EDİTÖRDEN
Anasayfa / SÖYLEŞİLER / Bilgehan Serhat Çınar

Bilgehan Serhat Çınar

Nisan ayının ikinci söyleşisindeyiz. Bu hafta rotamız bir başka şehrimiz olan Aydın ve konuğumuz sevgili Bilgehan Serhat Çınar.

Geçtiğimiz sene yayınladığı “Vurgun” isimli şarkısı ile tanışmıştım kendisi ile. Daha sonradan dijital platformlarda öncesinde de yayınladığı çalışmaları da dinledim. Şarkılar içinde demo versiyonlar, enstrümantal dokunuşlar da vardı ki bu samimi hallerini sevdim. Şarkının üzerinden kısa bir zaman geçti ve geçtiğimiz günlerde bu şarkısına da bir klip geldi müzisyenin. Belki kaset ya da CD zamanlarında bu normal bir şeydi ama şu süreçte o kadar hızlı bir akış vardı ki şarkı ile yeniden buluşacağımız aklımıza gelmezdi. Bu kötü mü hayır; çünkü güzel bir şarkı ile karşı karşıyayız ve olabildiğince kişiye ulaşmasında şarkının hiç sorun yok.

Bir dönem yayınladığı albümler ve bizlere kazandırdığı sanatçılar (Kıraç, Funda Arar, Nilgül, Bertuğ Cemil…) ile öne çıkan müzik firmalarımızdan biri olan TMC Müzik etiketi ile yayınladı Çınar bu yeni çalışmasını; ki elbette yolları nasıl kesişti, bu sorunun yanıtını da olmak üzere başka bir şehirde bir müzisyen olmayı ve hayatı sürecindeki müzikle geçen tüm anları, sahnelere ve yeni çalışmalara dair planlarını ve çok daha fazlasını da.

Bu keyifli söyleşi için kendisine ve Melike Parlak’a, TMC Müzik ailesine teşekkürlerimi, sevgilerimi iletiyorum bir kere daha. “Vurgun” geçtiğimiz sene içinde dinlediğim, keyif aldığım ve yazılarımda da yer verdiğim bir çalışmasıydı ki henüz yakalamamış olsanız bile bir kere dinlemenizi ve rüzgarına kapılmanızı diliyorum. Ben de bu söyleşi esnasında defalarca kere dinledim çünkü ve kendisinin yeni şarkıları için heyecanlanmaya başladım şimdiden. Sevgiler.

Kadri Karahan

 

 

Son şarkınız “Vurgun” geçtiğimiz sene yayınlandı ama klibi ile yeni buluştuk. Şarkı ve klip üzerine konuşacağız ama sizi tanımak istiyoruz öncelikle. Başka bir eğitimalmanıza rağmen üniversite yıllarınızda müzik gruplarında ve topluluklarında solistlik yaptığınızı öğreniyorum. Müzik bir anda sizi içine çeken bir şey mi oldu yoksa hep öncesinde parçaları var mıydı üzerinde?

Açıkçası çocukken futbol topunun peşinden koşmak daha cazip geliyordu. Fakat şöyle bir düşününce müzik hep hayatımın bir parçasıymış aslında. Çocukluğum hep uzun metrajlı yolculuklarla geçti. Tatil demek uzun metrajlı yolculuklar demekti. Haliyle arabamızda kasetlerimiz eksik olmazdı. Sadece arabamızda değil, evimizde de bir o kadar kaset vardı. Yolculuklarda yolu izleyip çocukça hayallere dalarken, ev işleri yapılırken ya da bir şeyler kutlanırken kısacası hayatımın her anında müzik vardı. Annem ve babam iyi bir müzik dinleyicisidir. Babamın üniversite yıllarında doldurttuğu kasetlerdeki şarkılar müzik listemde hala bulunur. Eğer bugün müziğin içerisindeysem bunu annemin ve babamın müzik kültürüne borçluyum. Eh biraz da yeteneğim varmış sanırım :)

 

 

Yine aldığınız eğitimi de konuşalım istiyorum biraz ki Ankara Üniversitesi Sosyal Hizmet bölümü mezunusunuz ve sonrası da kısa bir yurt dışı süreciniz var ki orada da aslında müzik sizinle birlikteydi. Şimdi her şey tamamen müzik üzerine mi bir gidiş içinde yoksa başka başka yolculuklar devam ediyor mu içinizde?

Odağında insan olan bir bölüm okumak istiyordum. Sosyal hizmet tam olarak bunu bana sağladı. Çünkü insanların hislerine ne kadar sağlıklı temas ederseniz, ortaya koyacağınız müzik çalışmaları o kadar etkili olur. Ne yazık ki Sosyal Hizmet mesleği ülkemizde gereken değeri görmüyor. Umarım bir gün hak ettiği değeri görür. Sosyal Hizmete emek veren herkese sizin aracılığınızla selam göndermiş olayım.

Yurt dışında yüksek lisans eğitimimi tamamlamak için bulunmuştum. Macaristan’da geçirdiğim iki sene her anıyla çok özeldi ve dediğiniz gibi orada da müzik benimle birlikteydi. Şimdi ise akademik kariyerimi bir üst noktaya taşıdım ve bu dönem Adnan Menderes Üniversitesi’nde İşletme bölümünde doktoraya başladım. Diğer taraftan da müzik çalışmalarımı yürütmeye çalışıyorum. İkisi de birbirini besliyor. Özellikle müziği doktora serüvenim boyunca yayınlamayı ümit ettiğim akademik çalışmaların bir parçası haline getirmek istiyorum. İnsan, araştırma sürecinde farklı şeyler keşfedebiliyor ve bu durum müziğe olumlu yansıyor. Zaten hayatın anatomisi daima ilerleme ve gelişme üzerine kurulu. Yerinde saymak ya da “Ben oldum” demek büyük bir yanılgıdan ibarettir.

 

Ve bir şekilde müziğin bir rengi olmadığı gibi şehri de yok ama ister istemez dikkatimizi çekiyor ki siz Aydın’da yaşıyorsunuz. Müziğin kalbinin attığı ya da hareketliliğin yaşandığı bir merkezde değil. Bu süreçte gitar dersleri verdiğinizi ve üretmeye devam ettiğinizi de öğreniyoruz. Bir müzisyen olarak nasıl bir yaşam alanı içindesiniz, artıları ya da eksileri nedir başka bir şehrin müzisyeni olmanın?

Ailem burada yaşıyor. Benim buraya dönüşüm biraz zorunluluktan oldu ama alıştım herhalde. Kışın oldukça sessiz ve sakin ama yazın bir o kadar hareketli oluyor burası. Sıcakları sevmeyen birisi olarak yaz ayları burada biraz zor geçiyor benim için. Burada yaşamanın en büyük artısı kış aylarının sessiz ve sakin geçiyor olması sanırım. İnsan, kafası dinginken ve gürültü yokken yapacağı işlere daha iyi odaklanıyor. Müzikle ilgili çalışmalarıma daha kolay odaklanabiliyorum.

Ayrıca Aydın’a haksızlık etmemek lazım. Bu topraklar çok  değerli müzisyenlerin çıkmasına vesile oldu ki bunlardan birisi “Necati ve Saykolar” grubudur. Burada yaşamanın en büyük eksisi müzikle ilgili imkânların büyük şehirlere kıyasla kısıtlı olması sanırım. Sahne alacak yerler var ama kısıtlı. Kayıt yapabileceğiniz stüdyo –benim bildiğim kadarıyla- bir tane. Ayrıca kış aylarında hayat çok erken bitiyor buralarda. Bu durum, ekmeğini sahne alarak çıkaran insanları olumsuz etkiliyor diye düşünüyorum. Yine de bir insan bir şeyler yapmak isterse, bulunduğu yerin ya da durumun bir etkisi olmadığına inanıyorum. İnsan, gayret ettikten sonra yapmak istediklerini büyük ölçüde gerçekleştirebilir.

 

Diskografinize baktığımda ilk şarkılarınızı paylaşmaya başladığınız takvim 2021’i gösteriyor ki bu kayıtlar içinde demolar, enstrümantal çalışmalar karşımıza çıkıyor. Aslında bir yerde o sevdiğimiz bağımsız – alternatif bir başlangıç ki en önemlisi o süre pandemi süresi. O dönem içinde mi böyle bir karar aldınız ve paylaşmaya başladınız şarkılarınızı?

Bu serüvene başlangıcım bir arkadaşımın tavsiyesiyle oldu. Elimdeki kayıtlara pek güvenmiyordum ama arkadaşım beni kayıtlarımı yayınlamam konusunda teşvik etti. Pandemi döneminde evlerden çıkamadığımız için doğru zaman bu zaman diye düşündüm ve yayınlamaya karar verdim. İyi ki de yayınlamışım :)

 

 

Ve geçen seneye gelelim, benim de sizinle tanışmama vesile “Vurgun” şarkınıza. Bir benzin istasyonunda karalanmış yani içinde hem bedenen hem de ruhen bir yolculuğun izleri varmış bu şarkınızda diyorum ve hikayesini sizden dinleyelim istiyorum. Şarkınız için yine “90’lar şarkıları lezzetinde” diye de bir yorum yapmıştım, katılıyor musunuz, o yılları ne kadar yaşadınız bilmiyorum ama bana hissettirdiği bu olmuştu?

“Vurgun”un salt hikâyesini anlatmayı doğru bulmuyorum. “Vurgun” herkesin parçası artık. Herkes kendi hikâyesini “Vurgun”la yazıyor. Bu beni mutlu ediyor. İnsanlar kendilerinden bir şeyler buluyor ve “Vurgun”u sahipleniyor. Eğer “Vurgun”u yazmama vesile olan gerçek hikâyeyi anlatırsam, büyünün bozulacağını düşünüyorum. Bırakalım insanlar kendi hikâyelerini yazmaya devam etsinler.

Diğer sorunuza gelecek olursak; 90’lar dediğiniz dönemi 6 sene yaşadım. Çocukluğumda dinlediğim kasetlerden hareketle yorumunuza katılıyorum. Kesinlikle o dönemin etkisinde kalmışımdır. Kalmadım dersem yalan olur. Her ne kadar çocukken bazı şeylerin farkında olmasanız da o dönem dinlediğim müzikler kulağıma bir şeyler fısıldamıştır.

 

Bir dönem hayatımıza çok değerli müzisyenler kazandırdı TMC. Kıraç, Funda Arar, Nilgül, Bertuğ Cemil gibi ve yeniden paylaşımlarını görmek bizi mutlu etti. Siz de bu çalışmanızı TMC etiketi ile yayınladınız ve yol nasıl kesişti kendileri ile. Devamı da gelecek mi bu birlikteliğin. Ve şarkıya nasıl tepkiler geldi ilk yayınlandığında onun da heyecanını bu başlık altında dinlemek isterim.

Müzik kariyerimde bir atılım yapmam gerekiyordu. Sürekli yerimde saydığımı hissediyordum. Bir meydan okumaya ihtiyacım vardı. Farklı yüzlere ulaşmam gerekiyordu. TMC Müziğin bu konuda bana destek olabileceğine inandım. “Vurgun” parçamı mail yoluyla kendilerine gönderdim. Olumlu bir dönüş aldım.ve sonra yollarımız kesişti. Ben bu yolculuktan dolayı mutluyum. Dolayısıyla birlikteliğimizin devam etmesi beni mutlu eder. Biraz zaman ve sabır isteyen bir süreç. Bazı şeylere sebat etmemiz gerekiyor. Hayallerimiz yorulana kadar onları kovalamaya devam edeceğiz.

“Vurgun” parçasıyla ilgili çok güzel tepkiler aldım. Geçen gün trafik ışıklarında birisi arabasının camını açıp “Klip çok güzel olmuş” dedi mesela. Benim için ilginç bir andı. Özellikle tanımadığım insanlardan gelen yorumlar ve dönüşler beni çok sevindiriyor. İnsanın ortayakoyduğu bir çalışmayla ilgili güzel sözler duyması çok büyük bir nimet. Kendimi şanslı hissediyorum. Dilerim aynı heyecan yayınlayacağımız yeni şarkılarda da devam eder.

 

Günümüzde şarkılar çok hızlı tüketiliyor ve üzerinde müzisyen fazla zaman harcamıyor adeta ama siz güzel bir şey yaptınız ve şarkının üzerinden aylar sonra bir klip çektiniz yeni bir üretim sunmak yerine; biraz da bu süreci dinleyelim; söylediklerime katılır bir fikirde mi yola çıkıldı, klip süreci nasıl işledi ve şarkıların gerçekten geldiğimiz süre ve şartlar içinde kliplere gerçekten ihtiyacı var mı?

Bazı sebeplerden dolayı klip çekim süreci biraz uzadı. Bu bekleyiş biraz sancılı ve zor oldu. Fakat “Vurgun”a bir klip çekilmesi gerekiyordu. Bazı şarkılar bunu size hissettirir. “Vurgun”un klibe ihtiyacı vardı. Klip çekimlerini gerçekleştirdik ama deprem felaketi yüreklerimizi yaktı. Bir yarısı Adıyamanlı biri olarak, akrabalarım, hemşehrilerim ve yurttaşlarımız acı çekerken hiçbir şey olmamış gibi davranamazdık. Dolayısıyla klibin yayınlanma tarihini erteledik. Belli bir süre geçtikten sonra TMC ekibiyle bir toplantı gerçekleştirdik ve klibi yayınlamaya karar verdik. Bana sorarsanız her şarkının klibe ihtiyacı yoktur. Bence klibe ihtiyacı olan şarkılar kendisini belli ediyor.

 

 

Ve gelelim önümüzdeki zamana, yeni buluşmalar adına nasıl bir plan çiziyorsunuz, 2023’te sizi, siz adına bizi neler bekleyecek? Yine bu süreç içinde mesela sahne olayına nasıl bakıyorsunuz, daha öncesi böyle deneyimler yaşadınızsa eğer sizi dinlemeye gelenleri orada neler bekledi ya da bundan sonrası beklemeli?

2023 hepimiz için kötü başladı. Fakat her zaman gece olmaz. Hiçbir gece yok ki gündüze varmasın. İnanıyorum ki yılın geri kalan dönemi bizlere güzellikler getirecek.

Sahne almayı çok özledim ama bunu sağlam temellerle ve sağlam bir ekiple yapmak istiyorum. Önceki yıllarda yaşadığım deneyimlerden aldığım dersler beni bu düşünceye sürüklüyor. Ne yazık ki günümüzde sahne yapan birçok müzisyen hak ettiği değeri görmüyor. Maddi ve manevi olarak tatmin olmuyorlar. Üstüne şiddet olayları da eklenmeye başladı ki bu çok kötü bir şey. Ayrıca sahne alanların çoğu birbirini tekrar ediyor. Bu tekrara düşmekten korkuyorum. Bu konuda kafam karışık. Bir yanım sahne almak isterken diğer yanım sahne almak istemiyor. Eğer sağlam bir ekip kurabilirsem şansımı denemek isterim. Belki de zamanı gelmiştir.

Bunların dışında yeni parçalar gelecek inşallah. Bununla ilgili TMC ekibiyle değerlendirmeler yapıyoruz. Ara ara evde kaydettiğim bazı cover parçaları İnstagram hesabımdan yayınlıyorum. Aslında bir dönem instagram’dan canlı yayınlar açıp hem şarkı çalıyor hem de insanlarla sohbet ediyordum. Bunu epeydir yapmadığımı fark ettim. Canlı yayınlar yapmaya başlayabilirim. Bakalım.

 

 

Biraz da günümüz müzik dünyasından konuşalım. Mesela hızlı ve hareketli bir akış içinde bir müzisyen kendisine nasıl yer bulmalı, siz ne kadar yetişebiliyorsunuz ve size göre artılar ya da eksiler nedir ülkemiz şartlarında. Bir müzisyen olarak yine ülke şartlarında yaşıyor, üretebiliyor ve paylaşabiliyor olmak nasıl bir lüks, başarı?

Hızlı ve hareketli akış beni olumsuz etkiliyor ve strese sokuyor. Benim parolam zaman ve sabırdır. Ben, evrende melodilerin ve sözlerin dolaştığına inanıyorum. Doğru zaman gelince bu melodiler ve sözler sizi bulacaktır. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz müzik dünyası sabırsız ve bir şeylerin hemen olmasını istiyor. Fazla talepkâr hatta. Yani size bahşedilen yeteneğin fazlasını istiyor. Ben bu durumdan rahatsızım. Ayrıca bu acelecilik ortaya niteliksiz ürünler çıkmasına neden oluyor. Herkesin bir yoğurt yiyişi olmalı bana sorarsanız. Ülke şartlarında yaşamak, üretebilmek ve paylaşabiliyor olmak bütün müzisyenler için müthiş bir başarı. Özellikle pandemiden bu yana müzik emekçilerinin yaşadıklarını hepimiz biliyoruz. Bu kadar zorluğa ve engele rağmen hala ortaya bir şeyler koyabilen müzisyenlerin olması umut verici. Bizler bu toplumun ruhunu besleyen insanlarız. Dilerim bir gün bunun farkına varılır ve müzisyenler hakkı olanı yaşamaya başlar. Sadece biraz sevgi ve değer… Zor olmamalı.

 

Finale doğru biraz da başka açılardan tanıyalım sizi? Mesela müzik dünyasında en büyük ilham kimdi, örnek aldığınız bir müzisyen ya da müzisyenler oldu mu?

Elbette etkilendiğim, hayatını merak ettiğim müzisyenler oldu ama ben bu gezegene Bilgehan Serhat Çınar olmak için geldim.  Hepimiz kendi hikâyemizi yazar ve yaşarız. Ben de kendi hikâyemi yazmaya ve onu yaşamaya çalışıyorum. Hikâyeme ilham olan müzisyenler var tabi ki. Mesela Johnny Cash, John Lennon, Paul Mccarthney, Cem Karaca ve Barış Manço gibi. Şimdilik aklıma gelenler bunlar.

 

Müziğin tüm renklerine açık mısınız yoksa belli bir tarzın dinleyicisi misiniz, mesela uç ya da ters köşe dinlediğiniz, sevdiğiniz bir sound, bir müzisyen var mı?

Müziğin bütün renklerine açık olarak büyüdüm. Annem ve babam kulağa hoş gelen her müziği dinliyordu ve ben de bu durumdan etkilendim. Dolayısıyla belli bir tarzın dinleyicisi değilim. Kulağıma hoş gelen her müzik benim tarzımdır. Bir süredir Balkan müziklerine merak saldım ve bağımlısı oldum sanırım :)

 

Şarkılarınız genel ruh halinizi nasıl tamamlıyor, genellikle nasıl bir dünyanın içindesiniz, birkaç kelime ile hem müziğinizi hem de kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Şarkılarım ruh halimin yansımasıdır. Mantığımı sosyal hayatta daha çok dinlememe rağmen, şarkı yazarken kalbimin sesini dinliyorum. Kalbim ne derse onu aktarmaya çalışıyorum. Şu aralar biraz belirsizliklerden yılmış, kafası karışık ve dalgın bir ruh hali içindeyim. Bu bazen dayanılmaz oluyor ama bunun dönemsel olduğunun farkındayım. Bir süre sonra geçip gidecek. Hayattan bazı beklentilerim var ve bu beklentiler gerçekleştikçe ruh halimin değişeceğine inanıyorum. Tabi ki bu karmaşa müziğimi ve sözlerimi etkiliyor.

 

Dijital müzik sürecindeyiz ama plaklar, kasetler, CD’ler hiç unutulmadı, sizin aranız onlarla nasıldı?

Keşke şimdi de hayatımızda olsalar. Dijital müzik bana soğuk geliyor nedense. Bir plağın, kasetin ya da CD’nin verdiği heyecanı vermiyor. Günümüzde telefonundan ya da bilgisayarından istediğin şarkıyı açıp dinliyorsun. Ulaşılabilirlik açısından güzel ama bir yerde boş ve anlamsız. Kıymeti yok yani. Oysa eskiden insanlar bir plağı, kaseti ya da CD’yi alabilmek için para biriktiriyordu ya da gidip kaset doldurtuyorlardı. Kıymetliydi. Değerliydi. İnsanlar birbirlerine hediye ediyordu. Şimdi ise her şey anlık ve ne yazık ki çabuk tüketiliyor.

Bir müzisyen olarak bir gün için bir hayaliniz, bir projeniz var mı mesela ya da çalışmayı çok dilediğiniz bir müzisyen, çalmayı çok istediğiniz bir sahne vs.

En büyük hayalim henüz kurmadığım hayalim diyormuşum :) Gelecekle ilgili güzel düşüncelerim var tabi ki! Mesela 8 şarkılık bir türkü albümü yapmak istiyorum. Anadolu Rock motiflerini içeren bir türkü albümü. Bunun dışında Kıraç ile bir akşam yemeği yemek isterim. Neden akşam yemeği bilmiyorum ama içimden öyle geldi. Bir ya da birkaç şarkımı Tuna Velibaşoğlu ile düzenlemek isterim. Sanki içimden geçen müziği Tuna Velibaşoğlu ile yapabileceğimi hissediyorum. Çalmayı en çok istediğim sahne festival sahnelerinden birisi olabilir. Festivallerin farklı bir havası oluyor. Bahar şenlikleri de olabilir aslında. Zor bir soru oldu :)

Hayatınızın albümü ya da şarkısı diye net bir soru sorsak ilk anda aklınıza bir isim gelir mi peki?

REM – “Supernatural Superserious” şarkısı. Radyoda bu şarkıya denk gelmeseydim şu an müziğin içinde olmazdım. Bu şarkıdan etkilenerek gitar çalmaya heveslenmiştim. Sanırım hayatımın şarkısı bu :)

 

Söyleşimizin sonunda bizim için bir şarkı seçmenizi diliyorum ki genellikle müzisyenlerin anlık ruh halleri seçkisi istiyorum burada, ama zor süreçlerden geçtik, kaos bir gündemimiz var, sizden böyle umudu, mutluluğu anlatan bir şarkı ile final yapalım mesela, hangisi olsun?

Ben bunu biraz genişletip üç tane şarkı seçeceğim. İlki Gerry and The Pacemakers yorumuyla “You’ll Never Walk Alone” parçası. Her ne kadar Liverpool takımıyla özdeşleşse de Elvis Presley tarafından da seslendirilmiş ve bildiğim kadarıyla bir müzikal için yazılmış bir parça. Fırtınanın sonundaki altın gökyüzünü göreceğiz bir gün :)

İkincisi bizim coğrafyamızdan. Edip Akbayram’dan “Güzel Günler Göreceğiz” parçası. Bir Gençlerbirliği taraftarı olarak başta Gençlerbirliği olmak üzere hepimizin motorları maviliklere sürüp güzel günler görmesini diliyorum.

Üçüncüsü ise benim için çok değerli bir insanın şarkısı. Özellikle aşktan ve sevgiden yana umutsuzluğu olanlara umut olacağına inandığım bir şarkı. Nur Atalay’dan “Gökyüzü Mavi” parçası. İçinde aşk ihtimali olup yelken açanlara ve uzun zamandır “o geminin” gelmesini bekleyenlere ithaf ediyorum  :)

 

 

 

Nisan ayının ikinci söyleşisindeyiz. Bu hafta rotamız bir başka şehrimiz olan Aydın ve konuğumuz sevgili Bilgehan Serhat Çınar. Geçtiğimiz sene yayınladığı "Vurgun" isimli şarkısı ile tanışmıştım kendisi ile. Daha sonradan dijital platformlarda öncesinde de yayınladığı çalışmaları da dinledim. Şarkılar içinde demo versiyonlar, enstrümantal dokunuşlar da vardı ki bu samimi hallerini sevdim. Şarkının üzerinden kısa bir zaman geçti ve geçtiğimiz günlerde bu şarkısına da bir klip geldi müzisyenin. Belki kaset ya da CD zamanlarında bu normal bir şeydi ama şu süreçte o kadar hızlı bir akış vardı ki şarkı ile yeniden buluşacağımız aklımıza gelmezdi. Bu kötü mü hayır; çünkü güzel bir şarkı…

Genel Bakış

0

Kullanıcı Oylaması: 3.8 ( 2 oy)

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*