EDİTÖRDEN
Anasayfa / SÖYLEŞİLER / Burak Aziz

Burak Aziz

“Haftanın Söyleşisi”nde bu hafta yine çok sevdiğim bir müzisyen dostum konuğum oluyor.

2000’lere merhaba dediğimiz zamanlarda yayınladığı ilk albümü “Gül Kurusu” o dönemin en keyifli çalışmalarındandı. O kadar ilgi çekti ki hemen ardından o dönemin popüler isimlerinden Ishtar Alabina ile bir düet gerçekleştirdi ve üç ayrı dilde seslendirdikleri Galatasaray Kulübünün resmi marşı “Galatasaray Te Quireo”  ile adını yurt dışında da duyurdu. Bu çalışma Türkiye’de bir spor kulübü için yapılan ilk uluslararası çalışma olarak da tarihe geçti.  Devamında da birçok önemli compilation albümde de karşılaştık kendisi ile.  Yine dönemin birçok popüler ismine söz ve besteler verdi devamında ve yola yine single – albüm çalışmaları, konserler ile de devam etti. 

2005 yılında ilk söyleşimizi gerçekleştirmiş ama uzun zaman birbirimizden haber alamamıştık. Geçtiğimiz günlerde bir sürpriz şarkı / düet geldi kendisinden ve yeniden bir araya gelmemize vesile oldu bu güzel çalışma.”Kırık” sözü ve müziği kendisine ait olan güzel de bir ekip işi aslında. Başarılı DJ ve prodüktör Kaan Gökman düzenlemesine güzel sesi ile ilk kez buluştuğumuzAzra eşlik ediyor. Bu söyleşimizde bir soruda kendilerini de misafir ediyor ve şarkı ile ilgili görüşlerini, düşüncelerini de alıyorum hatta.

Burak Aziz; Türk pop müziğin uluslararası da başarılar yakalamış özel vokallerinden. Bir çok şarkısında o çok sevdiğim ters köşe seslenişleri seçiyor ve sözlerinde yakaladığı duygusal ruhu müziğin temposu ile bir başka yola sürüklüyor ve sizleri hep aşkla bir dansın içine çekiyor. Söyleşimizde dünden bugüne yolculuğuna bir kere daha tanıklık edecek ve o çok sevdiğimiz şarkılarına bir kere daha kulak vereceğiz ve en yakın zamanda yeniden karşılaşmayı dileyeceğiz. İlk söyleşimiz 2005 yılında olmuştu; yıllar sonra yeniden buluşmamız adına kendisine, sevgili Azra’ya ve Kaan’a, şarkısına çok teşekkür ederim.

Kadri Karahan

 

 

İnstagram

Twitter

 

 

Sevgili Burak yaklaşık 20 sene önce ilk söyleşimizi gerçekleştirdiğimizde henüz bir albümün vardı. Bir yanda ilk albümün “Gül Kurusu” diğer yandan Ishtar Alabina ile olan ortak çalışman çok özeldi ve heyecanı yüksekti. Bir kere daha o yıllara gidelim istersek bir kere o daha ilk albümün heyecanına dokunalım mı? Müzisyen bir aileden geliyordun ve müzik sana ilk yıllarında nasıl bir çocukluk, nasıl bir gençlik yaşattı. O günler ve ilk albüm bugün baktığında anılarında nasıl bir yerde?

Tekrardan merhabalar. Evet benim için de bu söyleşi oldukça nostaljik olacak zira ilk albüm çıkalı 24 sene oldu. Doğrudur 1968 Altın Mikrofon sahibi müzisyen bir aileden geliyorum aslında zaten müzik konusunda çok başarılı bir ailedeyseniz eğer ve siz de müzik yapıyorsanız her ne kadar avantaj gibi görünse de aslında bir anda dezavantaja dönüşebiliyor. Öncelikle kimsenin gölgesinde kalmadan kendi başarılarınıza odaklanmanız gerekiyor ki bu da insanı strese sokabiliyor. Şükürler olsun ki ilk albümüm olan ‘Gülkurusu’ müzikseverlerin çok sevdiği bir albüm oldu ve beni genç yaşımda çok büyük bir kitleyle tanıştırdı. İnanın her şey o kadar hızlı gelişti ki yurtiçi ve yurtdışı konserler ,tv programları büyük gece klüplerindeki eventler açılışlar derken ben daha ne
olduğunu anlamadan 20’li yaşların sonuna gelmiştim, sanırım burada kullanılacak en doğru terim ‘rüya gibiydi’ olabilir.

 

 

O yıllarda bir de ilke imza attın ve ülkemizde ilk kez bir spor kulübü için yapılan bir çalışma uluslararası da bir boyut kazandı ki o dönemin de popüler isimlerinden Ishtar Alabina ile yan yana geldin ve “Zirvedesin” ile dünyaca ünlü albümlere de konuk oldun o süreçte bu çok önemli bir başarıydı. 90’lar pop senin yaptıklarına zemin hazırladı belki ama yeni bir dönem başladı müzikte ve artık sen de vardın, sen de popülerdin. Hem sen hem müzik adına neler değişiyordu, seni devam etmeye nasıl hazırlıyordu o süreç, dijital müziğe yeni yeni geçiyorduk ve geleceğimiz bu noktayı bir müzisyen olarak görebiliyor muydun?

İlk albümün elde ettiği ivme akabinde o zaman bir dünya starı olan İshtar Alabina ile Galatasaray klübü için bir düet marş çalışması yapmamın yolunu açtı. Dediğiniz gibi herşey müthiş bir hızla değişiyordu e tabiki müzik de. Düşünün ilk albümü çıkarttığımda daha Facebook bile yoktu. Bizler için çok yeniydi dijital dünya açıkçası ben başlarda bunun geçici bir heves olduğunu düşünüyordum ciddiye bile almamıştım açıkçası. Orada beni bu konuda uyandıran hepimizin severek dinlediği aklına, yeteneğine ve sezgilerine çok güvendiğim Mustafa Sandal oldu. Bir dost sohbeti esnasında arkadaşlar müzik bitiyor yeni düzene adapte olmaya hazır olun dedi ve her zamanki gibi yine haklıydı :) Tabiki bazı şeyleri müzisyen olarak önceden görebiliyorsunuz onun içindir ki 2005
yılında Fransa’da cıkarttığım ‘Hançer’ albümümün içerisinde bazı şarkılarda Fransızca ve türkçe rap bölümleri var.

 

 

Müziğin evrensel rengine bir kere bulaşmıştın ki o yıllarda farklı bir albüm daha yayınladın. “2 Kıta Türkiye Japonya” projesinde Japon müzisyen Seiko Ohba ile üç dilde sesinizi buluşturdunuz ve devamında da Bam Sessions isimli ekiple etnik müzik yolculuğunuz yine uluslararası devam etti. Bu projeleri o zaman senden dinleme şansını bulmamıştım, yaşadığın heyecanı, yarattığı etkiyi şimdi yıllar sonra senden keyifle dinlemek isterim.

İki kıta albümü Türk-Japon dostluğunu pekiştirmek amacıyla gerçekleştirilen bir projeydi ve Japonca, İngilizce ve Türkçe şarkılar söyledik. Benim içinde son derece değişik bir projeydi Sanırım İshtar ile yaptığımız albümden dolayı birileri onlara yabancı dilde şarkılar söylemeyi sevdiğimi söylemiş :) Hemen arkasından sevdiğim sanatçı dostlarımla Bam Session isimli bir grup kurup hazırladığımız etnik müzik tarzındaki şarkıları Almanya’da Suna Music Recordstan yayınladık.Bu albümün ismi ‘Chill Oud’ idi ve benim için en eğlenceli tarafı ise albümdeki şarkıların Klasik gitar ve Ud kayıtlarını benim gerçekleştirmemdi. Hala bu albümün yeri benim için ayrıdır ve sıklıkla dinlerim hatta okuyan herkese de dinlemelerini tavsiye ederim.

 

 

Tüm bu çalışmalar hayata geçtikten sonra bir anda sözlerin ve bestelerin de ayrıca ses bulmaya başladı. Dönemin yine sevdiğimiz isimleri (Nalan, Reyhan Karaca, Lara, Atilla Taş, Beyza Durmaz, Selim Gülgören) albümlerinde şarkıların yer aldı ve bu süreçte single, EP, albüm yolculuğunu da bırakmadın. Ama bir şekilde de hayatında neler değişti ya da değişiyordu; konserler de devam ediyordu öyle değil mi? Sahnede olmak seni nasıl mutlu ediyordu mesela, yakın zamanda yine seninle karşılaşacak mıyız konserlerde?

Konser demişken Bam Session ile Almanya’da albümü çıkarttıktan sonra Sicilya’da düzenlenen Akdeniz Jazz Festivali’nden bize davet geldi bu davet de o zaman için çok önemliydi fakat maalesef bazı şartlar oluşamadığı için katılamadık hala içimde bir uktedir. Bunun haricinde evet sahne ve konser programlarını hiç bırakmadım sahnede olmanın bana verdiği haz bambaşka hiçbir şeye değişmem.

 

 

Ve geçtiğimiz günlerde bir başka düet karşımıza çıktı ki yine sevgili Kaan Gökman ile  imza attın yeni bir şarkıya ki bu kez de sesine çok güzel bir ses eşlik etti, Azra ile birlikte yorumladığınız “Kırık” bu yazın en sürpriz şarkılarından bence ve en ters köşe düeti belki de. Bir yanımızı dans ettiriyorsunuz ama bir yanımızı da hüznün içine davet ediyorsunuz. Hayata nasıl geçti şarkı, Azra ile nasıl buluştunuz, Kaan şarkıya nasıl dokundu, yeniden buluşmanın heyecanı nasıldı sende?

Şarkı biten bir aşkı anlatıyor ama sanırım artık bu bizim Kaan Gökman üstat ile tarzımız oldu Şarkı hüzünlüde olsa o Kaan’ın muhteşem soundu ve dokunuşlarıyla bir anda dans ettiren bir hal alıyor. Ters köşe seviyoruz sanırım :) Azra ile tanışmamız da değişik bir tesadüf oldu, arkadaşlarım gittikleri bir gece klübüne beni de davet ettiler Azra’yı sahnede gördüm ve dinledim. Sesine bayıldım yanına gittim ve konuştum sesin harika düet bir şarkım var beraber söyleyelim mi dedim o da sağ olsun kırmadı. Ertesi gün hemen Kaan’ı aradım karar verdik ve başladık ve işte ‘Kırık’ bugünkü haline geldi.

 

 

 

Azra

Burada küçük bir soru da sevgili Azra için olabilir mi :) Selamlar Azra; “Kırık” sesinle buluştuğumuz ilk şarkı ve senin için nasıl bir heyecan. Sevgili Burak ile yolun nasıl kesişti, şarkıyı ilk dinlediğinde neler hissettin ve bu güzel ekibin, bu güzel şarkının içinde olmak sana neler hissettirdi? Devamında sen adına bizi neler bekleyecek müzik dünyasında?

Merhabalar. İlk şarkım olması zaten beni çok heyecanlandırmıştı, bu iş içerisinde çalıştığım ekip arkadaşlarım ve Burak Aziz’le bu işi paylaşmak ekstra bir mutluluk oldu. Bu süre içerisinde çalıştığım herkes işinin ehli insanlar olduğu için rahattım açıkçası ilerleyen zamanlarda da kendi adıma tabi ki bir şeyler yapacağım, kendi ürettiğim şeyler olması için çaba sarf ediyorum son zamanlarda, bakalım bekleyip göreceğiz.

 

 

Kaan Gökman
Bir soruda sevgili Kaan için olsun. Sevgili Kaan, selamlar; uzun zamandır sevgili Burak ile olan çalışmalarınızı keyifle dinledik ki bu yeniden buluşma da bizim için çok keyifli. Kendisi ile çalışmak senin için nasıl bir yolculuk; onu ve müzisyenliğini, birlikte geçen bu süreci bize nasıl özetleyebilirsin?

Selamlar, Burak Aziz en rahat ve mutlu çalıştığım sanatçı, müzikal kimliği ve yaratıcılığı çok yüksek olduğu için onunla bir şarkı yaratmak çok keyifli. Herhalde vokal kayıtlarında en çok rahat ettiğim sanatçıdır. Genel olarak beni aranjede özgür bıraktığı için ortaya güzel ve farklı şeyler çıkıyor. Öğrenmenin ve gelişimin yaşı yoktur. Burak’ta sürekli kendini geliştiren ve büyüten bir karaktere sahip. Önümüzdeki zaman diliminde çok daha fazla şarkılar yapacağız, onunla çalışmak çok eğlenceli.

 

 

Ve şimdi gelelim yeni projelere, sıradaki adımlara. Önümüzdeki günlerde sen adına bizleri neler bekleyecek, bu yeni şarkı bir başlangıç mı devamında neler olacak.

Senelerdir yapıp beklettiğim birçok şarkım var. Kaan’ın da söylediği gibi sanırım onun şarkıları da dahil ve yeni yapacaklarımızla birlikte çok eğlenceli ve müzik dolu bir süreç bizlerle olacak gibi görünüyor.

 

 

Söyleşimizin sonunda kısa birkaç sorum daha olacak ve sonra yeniden görüşmeyi dileyeceğim yine.

Bir şekilde söz mü müziği, müzik mi sözü tamamlıyor senin için, bir şarkı nasıl doğuyor, ne zaman son nokta konuluyor.

Gerçeği söylemek gerekirse o hiç belli olmuyor bazen sözler önceden gelir bazen de müziği bazen de yollarda ikisi birden gelir ve şarkı hemen bitiverir. Mesela Özge Türkmen’in Hüseyin Kağıt ile yaptığı ‘Bak Hele’ isimli şarkımı 5 dakika içerisinde metroda yapmıştım. Ama onlar şarkının hakkını ömürlük verdiler sağ olsunlar. Çok seviyorum onları buradan selam olsun.

Bugüne kadar en çok kimin dinleyicisi oldun, kimler seni etkiledi ya da hiç şaşırtmadı ve hep ilhamın oldu?

Hep söylerim ben müziğe Fatih Erkoç gibi söylemeye çalışarak başladım, Fatih abinin bende yeri çok başkadır.

Birçok isimle belki yolun kesişti, çalışmalar içinde oldun ama hayalinde birisi var mı özel olarak bir gün için yan yana gelmeyi istediğin, dilediğin?

Seneler evvel Ricky Martin’le bir araya gelme fırsatım olmuştu ama uygun şartlar oluşmadığı için birlikte bir proje yapamadık. Ama benim gönlümde yatan aslan proje olarak hep ‘Sting’ ile birşeyler yapmak olmuştur. Bakarsınız olur kim bilir?

Hepsi elbette ayrı bir yerde ama bugüne kadar şarkılarının içinde en özeli, en kıymetlisi hangisi senin için, böyle bir seçim yapabilir misin?

Tabiki de yaparım beni dinleyici ile buluşturan çıkış şarkım ‘Sözümü Dinle’nin yeri ayrı.

 

Günümüz müzik dünyasını takip edebiliyor musun, mesela kimleri başarılı buluyorsun, kimler seni yakalamayı başarıyor?

Evet etmeye çalışıyorum bu aralar Simge, Zeynep Bastık, Mabel Matiz ve Hande Ünsal dinliyorum hepsi de çok başarılılar.

Plaklar, kasetler, CD’ler derken dijital müzik, hangisi daha özeldi senin için hangisi daha değerli ve sana yakın oldu?

Ben fiziki olarak satın aldığım şeyleri severim onun için CD ve hatta kaset benim için daima daha değerli olacak.

Konserleri takip edebiliyor musun, mesela en son kimi sahnede dinledin?

Maalesef yakınlarda pek konsere gitme şansım olmadı ama dediğim gibi en son Azra’yı dinledim herkese de tavsiye ederim güzel söylüyor :)

Yazın tam ortalarındayız ve bir şarkı seçmeni istiyorum son olarak, istersen senin için en yazı anlatan olsun, istersen şu anki ruh halini, ilk aklına gelen de olabilir, finali öyle yapalım.

Olur tabiki hemen söyleyeyim Zeynep Bastık ‘Lan’ yazın şarkısı ve ruh halimi bu aralar en iyi anlatan şarkı, Bu güzel sohbet için teşekkür ederim, tekrar görüşmek dileğiyle…

 

 

"Haftanın Söyleşisi"nde bu hafta yine çok sevdiğim bir müzisyen dostum konuğum oluyor. 2000’lere merhaba dediğimiz zamanlarda yayınladığı ilk albümü “Gül Kurusu” o dönemin en keyifli çalışmalarındandı. O kadar ilgi çekti ki hemen ardından o dönemin popüler isimlerinden Ishtar Alabina ile bir düet gerçekleştirdi ve üç ayrı dilde seslendirdikleri Galatasaray Kulübünün resmi marşı “Galatasaray Te Quireo”  ile adını yurt dışında da duyurdu. Bu çalışma Türkiye’de bir spor kulübü için yapılan ilk uluslararası çalışma olarak da tarihe geçti.  Devamında da birçok önemli compilation albümde de karşılaştık kendisi ile.  Yine dönemin birçok popüler ismine söz ve besteler verdi devamında ve yola yine single…

Genel Bakış

0

Kullanıcı Oylaması: Siz ilk olun !

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*