EDİTÖRDEN

Efza

Müzik Ekspres yolculuğumuzun en keyifli yanlarından biri de yakaladığımız süreç içinde birçok müzisyenin ilk gününden geldiği son noktaya kadar attığı adamlara tanık ediyor olmamızdır herhalde. Bu haftaki konuğumuz için de durum öyle. İlk çalışması haberini Haziran 2020 yılında paylaşmışız okurlarımızla sevgili Efza’nın ki  “samimiyet, iç dünya, bak benim bi’ hikayem var ben anlatacağım sen istersen dinle…” diye bir not eklenmişti kendi duygularından bültene. Pandemi süreciydi ve çok sıkılmıştık ve ne iyi gelmişti bize.

Samimiyeti seviyorduk, hikayeler dinlemeyi de öyle. ve devamında da kulak verdik sesine, müziğine ve her şarkısında her yolculuğunda daha da onu hissetmekten geride durmadık; derken şarkılar birikti, birikti ve en son geçtiğimiz günlerde “dolunay meditasyonu”na kadar da geldik böyle. Biz hep yeni şarkısı sonrası selamlaştık ama daha da öteye gidemedik nedense, yolumuz da kesişmedi, karşılaşmadık da.

Bu haftamın söyleşi ruh hali Efza aklıma geldi aklıma ilk önce. Zaman içinde birçok şarkısı vardı ve hepsine de dokunmak istiyordum ama nasıl özet yapabiliriz bilmiyordum ama sanırım başardık da, en azından ben sormak istediğimi sordum o da tüm içtenliği ile yanıtladı.

Bize vakit ayırdığı için kendisine bir kere daha teşekkür ediyorum. Son günlerde arkadaş sohbetlerinde birçok kere isminin geçtiğini biliyorum ki yaptığı işin hakkını veren son yılların en özgün, en başarılı isimlerinden ve çok seviliyor. Umarım da önümüzdeki günlerde karşılaşmaktan da heyecan duyacağımız nice çalışması olarak. Eline, emeğine ve kalbine sağlık. Nice şarkıda yeniden görüşmeler dileriz sevgili Efza.

Kadri Karahan

 

“dolunay meditasyonu” yeni şarkınız ama siz bir süredir ara ara kapımızı çalmakta ve bize iyi gelmektesiniz. Önce başa ama ondan da önce en başa dönelim ve sizi biraz daha yakından tanıyalım istiyorum. Konservatuar mezunusunuz ve opera eğitimi alıyorsunuz. Müzik hayatınızda ilk kendini nasıl gösterdi, daha sonra nasıl hazırdınız ve eğitim süreci size neler kattı, kazandırdı; o sürece dönelim mi en başa?

Öncelikle iyi geliyorsam ne mutlu, çok teşekkür ederim :)

Küçükken hep elimde tarak ya da kumanda ile şarkı söyleyerek oyun oynadığımı anlatır ailem, ben de o günleri anımsıyorum. Kağıttan biletler hazırlayan ve tüm aileyi zorla oturtup şarkıcılık oynayan bir çocukmuşum :) İlkokul yıllarında ailem klasik gitar hediye etti ve gitar kursuna başladım. Fakat gitar kursu çok uzun sürmedi. Okulda sadece müzik, resim ve Türkçe derslerine ilgisi olan bir çocuktum. Bu yıllarda daha çok yazılar yazar ve Türkçe öğretmenime sürekli onları gösterirdim. Onun desteği ve beğenisi sayesinde daha çok yazdım ve sesimi keşfettiğimde de kendi şarkılarımı yapma hayali beni çok heyecanlandırdı. Sonra gittiğim her okulda müzik
öğretmenlerimin peşlerini bırakmadım ve okul etkinliklerinde şarkılar söylemeye başladım :) Sonrasında internetten şarkıların demo hallerini yapabileceğim şekilde kendime yetecek kadar gitar öğrendim. Bilgisayarıma müzik programları yüklettim…

Derken üniversitede şan eğitimi, temel müzik eğitimi, oyunculuk, diksiyon gibi beni geliştirecek dersleri alabileceğim Opera bölümünün sınavına girmeye karar verdim. Konservatuvar bana çok şey kattı. Bunlardan en önemlisi disiplin… Sonrasında 2 senelik bir Müzik Prodüksiyonu eğitimi aldım. Bu da şu an kendi müziğimi yapmamı sağladı diyebilirim.

 

 

2019 yılına geldiğimizde ilk şarkınız “Hüzün Kokar Bu Şarkı” ve “Isınsın Biraz” oldu. Ama üçüncü çalışmanız “Düzen”de işler biraz değişti ve kendi prodüksiyonuzunu yapmaya hazır hissettiniz artık Bir hikayeniz olduğu ve bunu kendi sözlerinizle notalarınızla bambaşka anlattığınız bir gerçekti. Peki nasıl karşıladı anlatmak istediklerinizi müzik dünyası, siz ne kadar mutlu oldunuz bu süreçte, neler gözlemlediniz ilk adımlarınızda?

Aslında benim kafamda şarkıyı yazarken tüm aranje hep çalardı. Sadece bunu nasıl yapacağımı ve kullanmam gerekenleri bilmiyordum. İlk iki şarkımda co producer olarak yer alınca kafamda bir çok şey oturdu. “Düzen” bu yüzden tam istediğim gibi ve kafamda hiç bir soru işareti olmadan çok severek, mutlu olarak yayınladığım, benim için yeri bambaşka bir şarkı. Hatta sanırım en rahat yaptığım şarkı da “Düzen”di.

Bazı insanlar çok sevdi, bazıları kendilerine çok yakın hissetti, kendi hikayelerini hatırlayanlar oldu, kendilerini hatırlayanlar da… bazıları anlamlandıramadı, bazı insanlar ise sevmedi, uzak hissetti ve bu değişik bir müzik dedi. Ben hep süreçlerde çok mutluyum. Parayla satın alınamayacak bir lükse sahip olduğumu düşünüyorum yolun başından beri kendim olup kendi müziğimi yaparak.
İlk adımlarımdan bu yana gözlemlediğim şey ise insanların müziğimi bir kaç kez dinledikten sonra anladığı, kendinden parçalar da bulduğu ve sevdiği.

 

 

“Gri”, “Gündüz Vakti Bir Caz” ve “Ruh” üçlemesine gelelim. “Kurallar, kalıplar bana göre değil. İyi mi oldu kötü mü bilmiyorum ama arkama yaslanıp baktığımda Efza oldu diyebileceğim bir EP oldu…” demiştiniz. Peki bu kural dışı halinizi biraz dinleyelim. Mesela hayatın içindeki, bu şarkılardaki ilhamın, renklerin, çok sesliliğin bir müzisyen adına tanımı, duruşu nedir; bir tür delilik var değil mi bu akışta :)

Sadece bu üçlü için değil aslında tüm şarkılarım için arkama yaslandığımda Efza oldu diyorum. Bunun tanımı ben de kendim olma hali ve özgür, özgün hissetmek. Delilik de fazlaca var diyebilirim tabii :)…

 

 

Bir yerde herkesin ve her şeyin size ilham verdiğini okumuştum. Belki de bu içten haliniz ses de getirdi ve birçok müzik eleştirmeni, yazarı sizden hep övgüyle bahsetti. Peki bu her gelen şarkı size biraz daha sorumluluk yüklemedi mi, mesela şarkıların yayınlanması dışında hayatınızda nasıl hareketlilikler oldu; mesela kaçırmış olabilirim, bu şarkılar sahnede ses buldu mu, önümüzdeki günlerde yeni sahneler olacak mı yada?

Şarkılarım bana sorumluluk yüklemiyor. Sadece hedeflerime, olmak istediğim yere yürürken kendime olan sorumluluklarımı yerine getiriyorum. Zaten içimde olan bir şeyi durdurmamak aslında.

Pandemiden sonra iki tane akustik sahne yapma fırsatı yakaladım kendi şarkılarımla. Sahne kendimi en çok ait hissettiğim yer, tabii ki olacak. Aslında şu an Efza’nın sahne için bir ekibi var ve bu taraf için çalışıyoruz da. Ama tabii doğru kurgularla, biraz da sabırla sahnelerin başlamasını çok istiyorum :)

 

 

Devamı şarkılarınız “Son Model Arabesk” ve “Arabesk Kaçar” pandemi dönemi şarkılarınızdı ve yaylılar ile etnik enstümanlar ile çok daha başka bir yerde durdu diskografiniz içinde ve çok daha fazla geçti dinleyiciye. Peki genel olarak nasıl bir dinleyici oldunuz, arabesk ve siz ve müziğiniz nasıl bir dostluk içindeydi, genel olarak tarzınız dışı denemelere de açık mısınız mesela?

Dinleyici Efza kulağına iyi gelen, sevdiği, ruhuna dokunan her şeyi ayırt etmeden dinler. Bu bahsettiğiniz iki şarkı dışında da bazen müziğimde arabesk sözler, arabesk tınılar, tavırlar az da olsa oluyor. Bunu seviyorum ve samimi, en önemlisi gerçek geliyor…
Tarzım dışı denemelere ise her zaman açığım.

 

Keyifle izlediğim bir dizi olan “Mezarlık” için bana da sürpriz oldunuz. Hem oyuncu olarak karşımıza çıktınız hem de müziklerine imza attınız. “çıkmazdayım, çıkamıyorum” şarkınız da hatta burada sahne buldu kendine. Bu teklifle nasıl karşılaştınız, nasıl bir deneyim yaşadınız ve devamında başka sürprizlere de açık olmalı mıyız siz adına?

Dizinin yardımcı yönetmeni Ömer Baykul ortak bir tanıdığımız aracılığıyla bana ulaştı. Kendisi ‘’Son Model Arabesk’’ isimli şarkımı biliyormuş ve kullanmak istediklerini söyledi. Ertesi gün toplantıya gittim, Gülgün rolü için orada konuştuk ve diziye de dahil olma şansı yakaladım. Sonrasında çok değerli Tevfik Akbaşlı’nın “”Mezarlık” için bestelediği müziklerin bir kısmına sesimle eşlik ettim. Son olarak da ‘’çıkmazdayım, çıkamıyorum’’ da diziye dahil oldu…

Bu süreçte çalışmalarını bireysel bir şekilde sürdüren ve kararları da genelde bireysel veren biri olarak büyük bir ekiple çalışma yapmak çok anlamlı bir deneyimdi, müzik var ama farklı bir sektörün içindeydim; eşlik ederken en uyumlu halimi yakalama pratiği oldu benim açımdan, kendi ürettiğim değil var olan bir işe adapte oldum. Böyle anlamlı bir projede müziğimle, sesimle ve ilk deneyimim olan oyunculukla bulunmak çok gurur vericiydi benim için o yüzden ben çok isterim. Umarım devamı gelir ve sizlere de yeni sürprizler sunabilirim :)

 

 

Yavaş yavaş sonlarına doğru yaklaştığımız yıl içinde de üretkenliğiniz devam etti. En son “dolunay meditasyonu” için tam da içinde bulunduğumuz ruh haline, hayatın keşmekeşliğine bir manifesto yorumu yapmıştım ilk dinlediğimde. Gerçekten çok fazla derin bir yerde, bir yerde de tam kendimiz. Dışarıdan biri olarak bakalım ve Efza’yı nasıl tanıyalım bu şarkı ile mesela. Hepimizin bir arkadaşı olabilir mi yoksa kendi içinde daha mı mutlu; hayat ile ne kadar barışık ya da en çok neye uzak.

Efza herkesin arkadaşı kesinlikle olabilir. Özellikle yanında kendim olduğum, olabildiğim herkes ile çok iyi arkadaş olabilirim. Arkadaşlarıma karşı çok da sevgi doluyum. Normalde çok enerjik, pozitif ve hiperaktifim :) Özellikle arkadaşlarımı evimde ağırlamayı ve onlara yemek yapmayı inanılmaz seviyorum :) Bir yandan da bazen telefonları açmayan, bir kaç gün ya da bir kaç hafta kendi dünyasına kapanan da biriyim, kendimle kalıp ruhumun ihtiyaçlarını dinlemeyi seviyorum ya da tek başına dışarıda gezmeye ve gözlemler yapmaya başlayan biri de olabiliyorum. Bu da bana ürettiriyor. Arkadaşlarım bunu bildiği için hepimizin içi rahat :) Onun dışında enerjileri çok hisseden, duyan biriyim, bazen de bu yüzden yalnız kalma ihtiyacı duyuyorum.

Hayat ise bence müthiş bir şey… Amacınızı ve kendinizi bulduktan sonra hem çok keyifli hem de çok basit bir hal alıyor. En çok uzak olduğum şeyler ise beni aşağıya çeken insanlar ve mekanlar, kısaca negatif enerji hissettiğim bana iyi gelmeyen her şey…

 

 

ve söyleşimizin sonunda kısa sorularım olacak size, teşekkürlerimle.
Dünden bugüne müzik adına size kimler ilham oldu?

Steven Wilson, Amy Winehouse, Massive Attack, Portishead, Röyksopp, DepecheMode, Sevdaliza, Schubert…

 

Peki ya şiirler – şairler, müziğinizi besledi mi? Bir gün yazdıklarınızla bir kitabınız da olabilir mi?

Küçük İskender bana çok ilham veriyor…

Aslında bir şiir kitabım var ama biraz üzerinde durmak, yeniden düzenlemek gerekiyor. Zamanı var ve çok istiyorum :)

 

Emir Bermuda ile bir düetiniz var, ortak çalışmalara nasıl bakıyorsunuz? Bir gün özellikle çalışmak istediğiniz bir müzisyen var mı bu anlamda?

Ortak çalışmalar bence çok değerli. İki ya da daha fazla müzisyenin Dünya’ları ve ruhları buluşuyor…

Steven Wilson ve Yıldız Tilbe ile düet yapıp mutluluktan ağlamak istiyorum :)

 

Günümüze gelince peki, kimleri başarılı buluyorsunuz, kimleri dinlemeyi seviyorsunuz?

IOTA PHI, Steven Wilson, The Comet Is Coming, Big Vicious, Yussef Kamaal, Sofa Surfers, Mani Obeya, BANKS, Labrinth, Beyonce (Renaissance albümü), Introduction to Humanity, Onur Seçki, LudoWic bu sıra en çok dinlediğim isimler.

 

İlk aldığınız albümü anımsıyor musunuz? Hayatınızın özel bir albümü var mı?

Ben bunu üzülerek çok fazla anımsayamıyorum çünkü ailecek gittiğimiz tatillerde benzinliklerde durup fazlaca cd ya da kaset alırdık. Epey küçüktüm ve ben de hep bir kaset/cd için tuttururdum. Evde farklı türlerden yerli, yabancı iyi bir arşiv vardı.

Steven Wilson – THE FUTURE BITES albümüne çok yakın hissediyorum. Bu yüzden benim için çok özel…

 

Plaklar, kasetler, CD’ler, dijital müzik… Sizce hangisi daha özel, hangisi daha keyifli?

Bence plak çok özel, kaset zamanları ise çok keyifliydi.

 

Konserlerle aranız nasıl, mesela en son kimi canlı izlediniz, dinlediniz?

Tabii ki konsere gitmek büyük bir keyif benim için. Her izlediğim konseri heyecanla ve dikkatle izlerim. En son gittiklerimden Dhafer Youssef ve Gogol Bordello’yu unutamıyorum :)

 

Tam da bugün ay tutulması yaşıyoruz. Ne burcusunuz, astrolojiye ilginiz var mı?

Terazi burcuyum :) Evet, 4 senedir doğum haritama baktırıyorum. Günlük burç yorumları ve burçların özellikleri gibi konulara değil de doğum haritalarımızın kişiselliğine, böylece hepimizin birbirimizden çok farklı, özel, kendine has olduğu tarafına inanıyorum ve bu ilgimi çekiyor :)

 

Tam da şu an o zaman ruh halinizi bir şarkı anlatacak olsa hangisi olurdu?

Stavroz – Merci Èclair

 

 

Müzik Ekspres yolculuğumuzun en keyifli yanlarından biri de yakaladığımız süreç içinde birçok müzisyenin ilk gününden geldiği son noktaya kadar attığı adamlara tanık ediyor olmamızdır herhalde. Bu haftaki konuğumuz için de durum öyle. İlk çalışması haberini Haziran 2020 yılında paylaşmışız okurlarımızla sevgili Efza'nın ki  "samimiyet, iç dünya, bak benim bi’ hikayem var ben anlatacağım sen istersen dinle…” diye bir not eklenmişti kendi duygularından bültene. Pandemi süreciydi ve çok sıkılmıştık ve ne iyi gelmişti bize. Samimiyeti seviyorduk, hikayeler dinlemeyi de öyle. ve devamında da kulak verdik sesine, müziğine ve her şarkısında her yolculuğunda daha da onu hissetmekten geride durmadık; derken şarkılar birikti,…

Genel Bakış

0%

Kullanıcı Oylaması: 4.8 ( 1 oy)

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*