Haziran ayının ilk günlerinde Müzik Ekspres çok değerli bir müzisyeni yeniden ağırlıyor ki ilk söyleşimizi Müzik Ekspres sayfaları için 2017 yılında gerçekleştirmiştik.
İrem Derlen; küçük yaşlarda müzikle başlayan yolculuğunda hız kesmediği gibi arada bir de sosyoloji eğitimi alıyor, sanat tasarım üzerine yüksek lisans yapıyor ve Müzik ve Sahne Sanatları üzerine de doktora gerçekleştiriyor. Bu süre içinde albüm (Harikalar Diyarı isimli ekiple) / EP (Gidelim Haydi isimli) / düet (Gürkan Kömürcü ile) sesini buluşturduğu adresler olurken grubu ile uzun yıllardır sahne alıyor ve birçok dile şarkıları ile dinleyenlerine muhteşem bir müzik ziyafeti sunuyor.
Elbette bu kadar ile de kalmıyor ki beraberinde YouTube üzerinde bir sayfası var ve orada eğitim videoları paylaşıyor, beraberinde öğrencileri ile de keyifli dersler gerçekleştiriyor. Yakın zamanda da ses tekniği üzerine bir ortak kitapta ismini göreceğiz. “Annemin Şarkıları” projesi ise henüz üç çalışma ile karşımızda ve iki şarkı daha eklenecek bu listeye, ötesinde arada bir düet sürprizi daha olacak ki ilk kez bu söyleşide detaylarını okuyacaksınız. Annesinin çok istediği ama maalesef yaşarken hayata geçiremediği bu albümü biliyoruz ki annesi de uzaktan gururla duyumsuyor, hissediyor olacak. Tüm annelerimize gelsin bu güzel sesten yansıyan bu güzel renkler.
Sevgili İrem ile yolumuz sosyal medyada birçok kere kesişti ama henüz yan yana gelemedik ki ben onu her şekilde çok değerli bir dostum kabul ettim ve her zaman enerjisini çok sevdim. Yani mutlaka bir yerde denk gelecek ve bu sohbete uzun uzun devam edeceğiz ama o zamana kadar şimdiki sohbetimizi burada sizlerle de paylaşalım ve çok ama çok kişi dinlesin bu kalbi, bu sesi güzel insanı. Sevgili İrem çok teşekkür ederim ve her zaman ama uzaktan ama yakından bir arada olmaya devam edelim dilerim.
Kadri Karahan
Sevgili İrem; yeni çalışman “Anneme Şarkılar”dan çalışmalar birer birer karşımıza çıkarken aslında uzun uzun konuşmak ve seni daha yakından tanımak da istiyorum ki yıllardır müzik dünyasının içindesin ve emeklerin çok kıymetli. Sesin fark edilmiş ve hatta Küçük yaşlarda ve orkestra solistliği ile başlamış her şey; o yılları dinleyelim ve tam neler oldu, neler yaşadın, nasıl bir heyecandı senin için öğrenelim mi?
Öncelikle çok teşekkür ediyorum bu güzel söyleşi için. Evet uzun yıllardır sektörün içindeyim. Halen devam eden solistlik kariyerim, bir yandan vokal koçluğu ve müzik organizasyon işleri derken müzik endüstrisinin birden farklı alanında varlık gösteriyorum diyebilirim. Evet senin de söylediğin gibi benim sesimi ve müzik kulğımı deyim yerindeyse keşfeden sevgili müzik öğretmenim Mahide Gül Göbelez sayesinde ortaokul yıllarından lise sona kadar büyük bir keyif ve heyecanla okul orkestrasının solistliğini yaptım. Kendisi hayatımda çok özel yeri olan bir insandır anmadan geçemem. Onun kurduğu ve yönettiği okul orkestrasıyla Milliyet, Hürriyet müzik yarışmaları, belediye konserleri derken kendimi ilerleyen yıllarda mesleki olarak da tamamen bu işin içinde buldum.
Devamında sosyoloji bölümünde okumaya hak kazanıyorsun ama bir yandan da müzik seni bırakmıyor ve konservatuar süreci de başlıyor. Bu süreç sana ardı ardına başarılar getirmeye devam ederken tercihini Yıldız Teknik Üniversitesi “Sanat ve Tasarım” Yüksek Lisans bölümünden yana kullanarak başka bir sayfa daha aralıyorsun hayatında. Şu an belki bu süreç bize karışık gelebilir ama sanırım sen daha güzel özetleyebilirsin bizim için?
Bizim kuşağın anne babalarının “evladım kolunda bir altın bileziğin olsun, müziği hobi olarak da yaparsın” söylemi birçoğumuzun kulaklarında yankılanmıştır sanırım şu anda :) Sosyoloji bölümünü de inanılmaz severek okudum bu arada. Bana tüm hayatım boyunca müthiş faydası olan disiplinler arası bir bakış açısı kazandırmıştır bu bölüm. Bu serüveni başarıyla sonuçlandırmanın ardından kendimi konservatuvara attım diyeyim. Opera/Şan mezuniyeti sonrası Sanat&Tasarım yüksek lisans ve ardından Müzik ve Sahne Sanatları doktoradayım şu anda. Bu senenin sonunda yeterliliğimi alıp doktora tezime başlayacağım. Yüksek lisanın üzerinden on yedi yıl geçtikten sonra girilen bir doktoradan bahsediyorum bu arada. Şu anda kendimden yirmi yaş küçük arkadaşlarımla aynı sınıftayım ve bundan acayip keyif alıyorum. Onların enerjisi ve okul ortamı bana çok iyi geliyor.
Sahnelerden kayıtlara gelelim, ilk olarak “Bak Kalbine” isimli albüm Garo Mafyan prodüktörlüğünde yayınlandı. Solistliğini yaptığın albüm Harikalar Diyarı ismi ile yayınlandı ve bu ekip sahnelerde yaptığı performansları bu albümle taçlandırdı. Bossanova ve pop-jazz’dan club sound’una kadar zaten oldukça geniş de olan albümde aynı zamanda akustik ya da elektronik altyapılar da hissettik. Belki çok az kişinin hafızasında ama bilenlerce de hazine bir albüm yanında. Peki bugün baktığında sana göre nerede o albüm? Nasıldı sizdeki etkisi, yaşattıkları?
Harikalar Diyarı ekibi olarak 2010 yılında kaydettiğimiz o albüm için Mehmet Tez ‘pop ama pop olmayan bir albüm’ demişti. O tanımlamayı hala tebessümle hatırlıyorum. Müzik eleştirmenleri tarafından çok beğenilen bir albümdü “Bak Kalbine” albümü. Benim hem yorumcu olarak hem de vokal aranjmanlarına dair fikirler sunarak katkıda bulunduğum bir projeydi. Dönemin biraz ilerisinde bir işti aslına bakarsan. Belki bu yüzden çok da yerini bulamadı ama ben albümü şimdi bile dinlediğimde hem yaptığımız işin hem de aldığımız güzel yorumların bıraktığı tatlı hissi her daim yaşıyorum. İyi ki içinde olmuşum dediğim projelerden..
Yine devamında “Gidelim Haydi” üç şarkılık bir EP olurken Gürkan Kömürcü ile “Kaç Kez’ isimli bir de düet geldi. Bu çalışmalar nasıl bir süreçten geçti ki yayınlandığı zamanlar aslında biraz da dijital müziğe geçiş zamanlarımızda hayata yansıdı. Bu sana göre nasıl bir değişimdi? Artık kasetlere ya da CD’lere dokunamıyorduk ve biz o yılların büyüsünden daha çıkamamış mıydık, sanki arada bir yerde çok fazla sesini duyuramadı mı bu şarkılar ve bu durum seni etkiledi mi?
Evet tam da dijital müziğe geçiş süreçlerimizdi dediğin gibi.. İsimlerini saydığın ilki EP, ikincisi düet single olan projeler sırası ile 2017 ve 2018 yıllarında geldi. Şimdiki aklım olsa sanırım bu kadar ara vermezdim ama işte hayat akıp giderken ve her şeye yetişemezken bu kadarını yapabilmişim. Demek ki böyle olması gerekiyormuş diye bakıyorum artık her şeye.. Müzik yayınlama sürecinin düzenli bir akışa oturtulması gerekiyor bence. Yani istikrar ve süreklilik çok önemli. Uzun aralar verildiğinde hem sen müzisyen olarak motivasyonunu kaybediyor ve basşka projelere dalıyorsun hem de şarkılar unutuluyor. Dijital platformlar biz müzik üreticilerinin işini kolaylaştırırken bir yandan da bu kadar fazla seçeneğin aynı anda bulunabiliyor olması bilinirliği ve onca üretimin içinden keşfedilip dinlenmeyi de zorlaştırdı. Pazar çok büyük, üretim çok fazla, bir şarkının ilk on saniyesini dinleyip geçen bir dinler kitle var artık.. Dolayısıyla bir şarkının hak ettiği değere ulaşması da çok zorlaştı.
Ve hayat akarken, müzik bambaşka yerlere giderken ve endüstri karmakarışık olurken bize öyle bir proje ile geldin ki biliyorum zor zamanlardan geçtin ve sevgili anneni kaybettin. “Anneme Şarkılar” ona adadığın, onun için söylediğin şarkılar seçkindi ki mekanı cennet olsun. Sesini oralardan duysun. Genellikle bu tarz sorular sormak beni üzer ama verdiğin bu acı kayıp seni bu albüme nasıl hazırladı? Nasıl bir stüdyo süreci yaşadın, kimler yanındaydı? Tüm anneler ve yitirdiklerimiz için gelsin o güzel sesin…
Gelsin Kadricimm, Tüm yitirdiklerimize gelsin bu şarkılar.. “Anneme Şarkılar“ projesi annem ve benim birlikte dinlemeyi ve söylemeyi sevdiklerimizden bir seçki.. Daha çoook şarkı var ve belki devamı da gelir bilemiyorum.. Şimdilik beş tanesini kaydettim ve üçü yayınlandı.
Anneciğimin uzun yıllardır ‘Lütfen türkülerimizden oluşan bir albüm yap, ben bu şarkıları senin sesinden dinlemeyi çok istiyorum’ diye direttiği ama benim ‘Sultanım bu şarkılar benim tarzıma gitmez’ diyerek deyim yerindeyse burun kıvırdığım o güzel mi güzel şarkıları onun anısına seslendirmek istedim.
Bunlar değerlerinin her zaman farkında olduğum eserlerdi aslında ama beklemem ve biraz daha pişmem gerektiğini hissettim bir yandan. Keşke bu şarkıları annemin sağlığı yerindeyken kaydetseymişim diye düşünerek pişman da oluyorum bazen.. Bir de onu stüdyoya soksaydım da bu birbirinden güzel eserleri karşılıklı söyleyebilseydik ne çok isterdim ama doğru zaman diye bir şey var sanırım. Sesi çok güzel bir kadındı annem. Türkülerimizi ve Klasik Türk Müziği eserlerimizi inanılmaz derecede iyi söylerdi. Şimdi onunla birlikte söyleyebilmek tatlı bir hayal olsa da gittiği yerlerden sesimi duyacaktır elbet diye umutlanmaktan başka bir şey de yok elimde. Annemin şarkı söyleme aşkına, bana bıraktığı mirasa duyduğum bir vefa albümü bu.
Herkesin kayıpları var bu hayatta, hepimiz farklı nedenlerle sevdiklerimize veda etmek zorunda kalıyoruz. Sanırım ben bu projeyi kendim için ve annemin anısına hayata geçirirken işin bu kısmını hiç düşünemişim. O kadar çok insan aradı, yazdı, şarkıları paylaştı, benim sesimle birlikte ağladığını anlattı ki sonrasında ben de ne yaptığımı az da olsa idrak edebildim. Tabi öncesinde şaşkınlıkla, sonrasında kabulle.. Dinleyenler de kendilerinden bir parça bulmaya ve şarkılar paylaşmaya devam ederlerse ne mutlu bana!
“Ayletme Beni”, “Göçmen Kızı”, “Gide Gide Bir Söğüde Dayandım” bu projenin yayınlanan üç çalışması ve benim de çok sevdiğim değerli müzisyen Ari Aliciyan başta çok değerli müzisyenlerin emeği ile bu yolculukta, bu şarkılarlasın. Öncelikle devamı sürpriz mi kalsın yoksa burada paylaşalım mı? Devamında bir single-EP-albüm süreci bir müzisyen için nasıl bir çalışma, hassasiyet gerektiriyor? Senin burada nasıl kriterlerin var mesela?
“Yarası olmayan şifacı olamaz çünkü gerçek iyileştirici güç yaranın kendisinden gelir” der C. G. Jung. Ben de kendi yaramı bir nebze olsun iyileştirebilmek ve o acıyı daha iyi bir şeye dönüştürebilmek amacıyla çıktığım bu yolda inanılmaz destekler alarak şahane bir yola çıktığımı o süreçte anladım. Annemin hayatta olduğu son aylarda sevgili dostum Ari ile otururken ona annemle birlikte söylediğimiz şarkılardan oluşan bir kaç şarkı kaydetmek istiyorum ama nasıl yaparım bilemiyorum dediğimde “Haftaya şarkılarını seçmiş olarak benim stüdyoya gel, demolarını kaydedelim” demeseydi sanırım bu mini albüm bu kadar kısa bir zamanda hayata geçemeyecekti. O yüzden ilk teşekkürüm kendisinedir.
Kayıtlar devam ettiği sırada Türkan’ı kaybettik ama proje Ari sayesinde son hız devam etti. Çok değerli, enstrümanlarında duayen arkadaşlarım gelip şarkılara sihirli dokunuşları ile eşlik ettiler ve ben annemin ölümünden tam bir ay sonra (bunun nasıl başardım bilemiyorum ama) stüdyoya girip bütün şarkıların vokal kayıtlarını tamamladım. Sanırım kaydını ilk aldığımız şarkı da “Ayletme Beni” idi ve tüm projenin tamamlanması üzerinden 1,5 yıl geçtikten sonra bu şarkıları yayınlayabilecek gücü ancak kendimde bulabildim. Senin de belirttiğin gibi “Ayletme Beni”, “Göçmen Kızı”, “Gide Gide Bir Söğüde Dayandım” bu projenin yayınlanan üç çalışması. Diğer şarkıları da ilk kez buradan açıklıyor olayım. Sırasıyla bir Kırım türküsü olan ‘Şu Yalta’dan Taş Yükledim ve bir Sivas türküsü olan ‘Akşam Olur Karanlığa Kalırsın’ gelecek. Bir de sevgili dostum Gürkan Kömürcü ile bir düetimiz var. Onu da önümüzdeki ay yayınlıyor olacağız sanıyorum. O da bonus track :) Şimdilik sürpriz olsun!
Müzisyen olarak bir albümün oluşum sürecine yüreğinizi koyuyorsunuz. Dolayısıyla birlikte çalışırken aynı dili konuşabildiğim, kardeş/dost olabildiğim müzisyenlerle çalışmayı çok önemsiyorum. Aklımdan geçenleri, şarkıların bendeki hikayelerin onlara anlattığımda bunu benimle birlikte yaşayarak bu yola çıkmalarını ve destek vermelerini çok kıymetli buluyorum.
Bu vesileyle birbirinden değerli, duayen müzisyen dostlarımın desteğiyle tamamlanan “Anneme Şarkılar”ın yıldızlar kadrosunu da bu söyleşiye bırakayım.
Hepsine ayrı ayrı gönülden teşekkür ediyorum tekrar.
Gitar & Vokal: Selahattin Güzelel
Kaval: Türker Dinletir
Perdesiz Bas: Atakan Arslan
Water Drum: Türker Çolak
Ud & Cümbüş: Altuğ Öncü
Keyboard: Gürkan Kömürcü
Mix: Hakan Kuralay
Mastering: Gürkan Kömürcü
Prodüktör: Ari Aliciyan
Yönetmen: Yekta İsmail Gök
Günümüz müzik piyasasında sürekli bir trafik var ve yetişmemiz neredeyse imkansız. İmkanlar birçok kişi için belki daha geniş, daha da rahat artık ama es geçilen çok şey var. Mesela sen ne kadar takip edebiliyorsun akışı? Neler seni umutlandırıyor, neler rahatsız ediyor? Bir sanatçı, eğitmen olarak ya da bir dinleyici olarak neler söylemek istersin? Gelinen noktaya göre her şey normal mi yoksa yanlışlar neler?
Buna birkaç soru önce dijital müziğe geçiş sürecimizle ilgili konuşurken az da olsa giriş yapmıştım ama üzerine eklemek gerekirse bu inanılmaz hızlı akan trafikte ben hem bir sanatçı hem de eğitmen olarak gündemi elimden geldiğince takip etmeye çalışan biriyim. İşim gereği zaten bunu yapmak zorundayım. En azından ayda bir defa dijital müzik platformlarını tarayıp, o ay yayınlanmış yerli & yabancı yeni şarkılara kulak kabartıp, kim en fazla dinlenmiş, hangi şarkı hit olmuş algılamaya çalışıyorum kendimce. Elbette Türk müzik piyasasına daha hakimim. Global müzik endüstrisi adına artık her şey daha sanal ama bir yandan da şarkıların tarzlarının hibritleşmesi yani birden fazla tarzın iç içe geçmesi ve bunun yarattığı müzikal dokuyu kapsayıcı buluyorum. Bazı müzik tarzlarını daha çok seversiniz, bazılarını da hiç mi hiç sevmezsiniz ama türlerin birbirlerine yakınlaşmasını, birbirlerinden beslenmelerini tehlikeli ya da rahatsız edici bulmuyorum açıkçası.. Bak ama çok tutan bir tarzın amiyane tabirle sürekli ekmeğinin yenmesi ve deyim yerindeyse suyunun çıkarılması beni rahatsız ediyor…Ayrıca AI dünyasında bizi daha aklımızın, hayalimizin almayacağı türlü şeyler bekliyor. ABBA’nın sanalda dünyayı turluyor olması, Beatles’ın yapay zeka ile üretilen yeni şarkısının grup dağıldıktan elli yıl sonra hit olması .. falan çok çılgın değil mi? Esas işin bu tarafına hazır mıyız acaba? J
YouTube’da şan eğitimi, nefes eğitimi, ses ve nefes meditasyonları, titreşimsel ses terapisi, sesle şifa, müzikal performansların vb. deneyimlerini paylaştığın, canlı yayınlarla dinleyicilere aktardığın bir müzik kanalın var “Ses ve Yaşam” ismini verdiğin. Devamında online müzik derslerin hayata geçiyor ve burada deneyimlerin aktarılıyor karşıya. Bu süreç nasıl işliyor, genellikle hangi eğitimler öne çıkıyor ve orada neler oluyor, nasıl ilişkiler kuruluyor? Nasıl bir yol izleniyor burada seninle buluşmak için?
Ne kadar kapsamlı bir şekilde saydın. Ben bu kadarını bir araya toparlayabilir miydim anlatırken bilemedim :) Aslında bana sadece YouTube üzerinden değil birçok farklı kanal yolu ile de ulaşıyor takipçilerim. Hem eğitim hem de müzik organizasyon web sitelerim üzerinden çok fazla e-mail alıyorum. Ayrıca Instagram’da da çok aktifim.
“İrem Derlen – Ses ve Yaşam” kanalında özellikle pandemi döneminde çok fazla canlı yayın açıp dersler verdim, her yaştan şarkı söylemek, sesini, bedenini, nefesini doğru şekilde kullanmak isteyen takipçilerim için soru-cevap videoları açtım. Şimdilerde eğitim videoları çok aktif değil çünkü benim gibi şan eğitmeni olan arkadaşım Doğan Cem ile bir kitap yazma sürecindeyiz. Yeni eğitim-öğretim sezonu itibariyle yayınlamış olmayı planlıyoruz. Yine ses eğitimi üzerine bir metod kitap olacak bu. Bir hayli heyecanlıyız ve cidden çok çalışıyoruz bu proje için.
Ve söyleşimiz sonunda kısa sorularım ve hemen almak istediğim hızlı yanıtlar köşemiz
“Hayatının Albümü” ya da “Hayatının Şarkısı” dediğimde mesela ilk aklına ne gelir?
Bizde eksik olan bir şeyi tamamladığı için hep hayatımın şarkısı deriz ya işte benim için ilk aklıma gelen o şarkılardan sadece bir tanesi R.E.M.’den Everybody Hurts. Şarkıda ‘Kendini bırakma çünkü herkes ağlar. Bazen herkes incinir. Bazen her şey yanlış gider. Şimdi birlikte şarkı söylemenin zamanı. Günlerin gece olduğunda bir başına, kendini bırakıyormuş gibi hissediyorsan, artık çok fazla olduğunu düşünüyorsan bu hayatın. Yine de dayan…” der ve bunu çok gerçekçi bulduğum için beni her zaman çok özeldir bu şarkı.
Müzikleri ile hayatına en çok kimler ilham verdi, ilk kimleri dinledin, en özel müzisyenlerin kimler peki?
En özel diyebileceğim o kadar çok müzisyen ve grup var ki birini söylesem diğerine haksızlık etmiş olacağım kendimce ama karışık kaset gibi farklı tarzlardan birkaç tane sayayım. Queen, Depeche Mode, The Cranberries, Scorpions, The Beatles, Ella Fitzgerald, Aretha Franklin, Fleetwood Mac, Stevie Wonder, Eric Clapton… daha çook sayarım ama durdurayım kendimi :)
Bir gün birlikte çalışmak istediğin bir müzisyen var mı? Yani mesela bir düetimiz olsa dediğin ya da sahnede bir arada olsak…
Birlikte stüdyoya girip şarkı kaydedelim, aynı sahnede birlikte şarkı söyleyelim diye hayal ettiğim çokça isim var. Belki ileride olur. Bunun cevabını kendime saklayayım.
Günümüz müzik dünyasında kimleri başarılı buluyorsun, mesela en son kimleri dinledin, kimler seni bu anlamda etkilemeyi başardı?
Biraz da bizden isimleri sayayım ve yeni şeyler söyleyebilen, kendine has kadın müzisyenlere iltimas geçeyim isterim. Aralarında bu piyasada hatırı sayılır zaman geçirmiş isimler de var örneğin Birsen Tezer’in ve Vega’dan Deniz Özbey Akyüz’ün yeri bende ayrıdır. Kalben, Nova Norda, Ceren Gündoğdu, Asena Akan, Ayfer Vardar, Sena Şener, Nilipek.. ilk aklıma gelenler..
Konserler ile aran nasıl, mesela kimleri sahnede izledin en son, hangi mekanlar daha çok ilgi alanın ve en önemlisi bu yeni albümle senin bir konser sürecin olacak mı? Bildiğimiz üzere daha çok özel sahnelerdesin ve biz ne zaman buluşacağız o güzel sesinle?
İDOB’un opera ve bale temsillerini kaçırmamaya çalışıyorum. Bir yandan da sağlam bir tiyatro izleyicisiyim. Konserlere gelince en son Maksimum Uniq Açıkhava’da Kargo konserini izledim. Yıllar sonra grubu sahnede izlemek bana birçok duyguyu aynı anda yaşattı. Son birkaç konser için bir araya geldikleri söylense de bence özleyenleri için harika bir buluşma oldu.
Benim de özellikle yaz dönemi yine daha çok özel ve kurumsal eventler’le geçecek gibi. Bir konser duyurusu olduğunda zaten sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Bu yeni albümün konseptine yakışacak şarkılardan oluşan bir konser dizisi yapmak da hayallerim arasında ama henüz buna dair bir girşimim olamadı.
Müzik hayatının her köşesinde kuşkusuz seninle ama müziğin haricinde başka neler ilgi alanın içinde, başka neler seversin? Hayatının diğer renkleri, vazgeçilmezleri nelerdir?
Seyahat etmeye vakit ayırmaya ve son yıllarda yılda en az iki yeni ülke görmeye çalışıyorum. Gittiğim her ülkenin önceden araştırmasını yapıp, aldığım notları harfiyen uyguladığım rotalar çiziyorum. Bölgenin önemli müzelerini, antik kentlerini ziyaret etmeyi, farklı lezzetler denemeyi, müzikler dinlemeyi çok önemsiyorum. Gittiğim her yerde günde en az 20.000 adım atıyorum sanırım. Bunun yanında belki yine seyahatle ilişkilendirilebilir ama deniz aşığıyım. Suda olmayı ve su ile ilgili her aktiviteyi çok seviyorum ve gitgide eksiliyor olsak da aile büyükleri ve kuzenlerle geniş sofralarda düzenlediğimiz yemekler ve buluşmalar vazgeçilmezim.
Ben mesela şimdi bizim için bir şarkı seçmeni istiyorum söyleşimizin sonunda. Bu şarkı şu anki ruh halin için de olabilir, tamamen içinden geçen de, sahnede söylemekten çok keyif aldığın bir şarkı da olabilir. Şaşırtabilirsin hatta bizi de.. Söyleşimizi öyle noktalayalım ve yeniden karşılaşmayı dileyelim sonra
Zerrin Özer’den ‘O Yaz’ geçti içimden. Kendimi söylerken hatırladığım ilk şarkıdır çünkü. Sanırım dört yaşlarında falandım ve radyoda ne zaman bu bu şarkı çalsa ben de bayılarak eşlik ederdim. Ve ne güzeldir bu şarkının sözleri ve melodisi. Hem güçlü hem bir o kadar masum…
“Sen bana, ben sana komşu evlerde, kök sarmaşıklar gibi sarıldık o yaz..” diyerek noktalayayım ben de sözlerimi. Elbette yeniden karşılaşacağız.