Haziran tüm sessizliği ile devam ediyor. Sessiz diyorum çünkü bir gün kışa dönüyoruz bir gün yeniden yasaklara; bir gün gündemin hareketliliğine kapılıyoruz bir gün içimizdeki ıssızlığa. Özetle enerji am yükselişe geçerken bir bakıyoruz yeniden düşüşe geçiyor ve bu süreçte her şey biraz eksik, biraz buruk kalıyor.
Ama her şeye rağmen iyi ki müzik var diyoruz ya iyi ki yeni şarkılar, albümler, yolculuklar ve yeni tanışmalar. Haziran bir şekilde büyük konuştuğumu duydu çünkü biraz uzakta kendimle bir iç yolculuğa çıkacaktım ki yanıma aldıklarım belliydi, rotam belliydi ama şaştı, iyi ki şaştı çünkü bana yeni tanışıklıklar getirdi ve yeni sürpriz buluşmalar. Yaz iyi ki böyle dereyi (ya da denizi diyelim) görmeden paçayı sıvama şeklinde başladı ve sevdim bu sürprizler halini.
Müzisyen Levent Özer’i gerek ilk albümünden gerekse aldığı sahnelerden tanıyordum ama bir şekilde tanışmak bu söyleşi vesilesi ile oldu. Bu senenin başlarında yayınladığı “Dünya Serseri” isimli şarkısının listelerdeki başarısı tesadüfi değildi, biriktirdikleriydi ve onların en zirve yapmış haliydi belli. Şarkının geçtiğimiz ay içinde de akustik hali yayınlandı ki aynı heyecan devam etti.
Ama bu heyecan sadece burada mı kalacaktı ya da bu kendisinin dünden bugüne yolculuğunda karşılaştıkları nelerdi ki neden böylesi bir çıkış için bu kadar beklemişti, bir sonraki karşılaşacağımız en yakın durak neresiydi, sordum ve yanıtladı ve ben de sizlerle buluşturacağım için çok heyecanlıyım. Kendisine, başta Engin Akıncı olmak üzere Zoom Müzik ailesine ve sevgili Burcu Sarılar’a teşekkür edelim ve en yakın zamanda yeniden buluşmayı dileyelim öyleyse.
Kadri Karahan
Mart ayında yayınladığınız “Dünya Serseri” dinleyiciler tarafından çok sevildi ve geçtiğimiz günlerde de şarkının akustik versiyonu ile buluştuk.
Şarkı aynı zamanda “Sadakatsiz” dizisinde de yer alınca olan ilgi daha da arttı ve listelerde yükselişe geçti. Bu başarıyı bekliyor muydunuz ve en önemlisi bu şarkı nasıl doğdu, bizlerle buluşma sürecini sizden dinleyerek başlayalım istiyorum sohbetimize?
“Dünya Serseri” yaparken dinlemekten sıkılmadığım bir şarkıydı öncelikle bunun altını çizmem gerekiyor. Severek ve eğlenerek çıkartık bu şarkıyı diyeiblirim. “Sadakatsiz” kesinlikle sürpriz oldu bizim için ve gelen yorumlar bizi çok mutlu etti gercekten. “Dünya Serseri” aylardır kafamda çalan bir şarkıydı sözlerini bulması gerekiyordu ve o da olunca hemen harekete geçtik.
Levent Özer ismine müzik dünyası uzun zamandır tanıdık ama ben çok daha uzun zaman öncesine dönelim istiyorum ve o ilk tanışıklığı dinlemeyi diliyorum sizden.
Müzik hayatınızın o ilk adımları neler oldu, profesyonel olarak ilk isminizi nerede duydu müzik dinleyicileri ve o zamanki heyecan nasıldı içinizde, bugün hala aynı renkte mi?
Babam biraz temkinliydi müzikle olan ilişkimde içten içe müzisyen olmamdan korkuyordu adamcağız. Hem müzik olsun istiyordu hayatımda hem de müzisyen olmamı istemiyordu. Babam ben ilkokuldayken akordeonla geldi eve ben de hiç unutmam “bu ne oyuncak mı?” diye sorduğumu hatırlıyorum. Gerçekten de oyuncağım oldu sonradan hep elimdeydi, duyduğum şarkıları çala çala mahallede gezerdim. 9 yaşıma geldiğimde İ.D.S.O. (İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası) çocuk korosuna dahil oldum. Bu dönemde de A.K.M. de geçen başka bir çocukluk macerasının içinde buldum kendimi.
Şimdi düşünüyorum da gerçekten rüya gibi geliyor her bir detayı. Etrafımda enstrümanlar, müzisyenler, dansçılar. Sonra üniversiteye hazırlanmam için dersaneye yolladı bizimkiler beni. Koro macerası da T.R.T. gençlik korosundayken (i.D.S.O.dan sonra oraya geçmiştim) böylelikle bitti. Ben normal bir okulda okumak için dersaneye gidiyordum ama gizli gizli bulabildiğim kaynaklarla gitar ve armoni çalışıyordum. Sonra bildiğimi okudum Bilgi Üniversitesinden tam burs aldım ve babam da pes etti diyebiliriz. Adımı ilk hangi mecrada duyduğumu söyleyemem ama ilk dinletimi lisedeyken “Eric Clapton Unplugged” albümünü çalıp söyleyerek yapmıştım, ilk kez o gün için hazırlanmış afişte görmüştüm. O günkü heyecan hala zaman zaman titretir beni, heyecan bittiğinde siz de bitiyorsunuz. Umarım hiç kaybetmem.
Yine çalıştığınız isimlere bakınca bugün çok önemli bir yerde duran isimlerle karşılaşıyoruz ki Teoman, Nil Karaibrahimgil, Rashit, Nev gibi müzisyenlere eşlik ettiniz.
Tüm bu isimler, birlikte yolculuklar size nasıl bir deneyim kazandırdı, bugünkü müzik yolculuğunuzda nasıl etkisi oldu ve kendileri ile ilgili önümüzdeki günlerde yeni buluşmalar olacak mı yoksa müzik yolculuğunuz bir şekilde bağımsız olarak mı devam edecek?
Ben bile say deseniz sayamam kimlerle çalıştığımı ve hepsi bu yolculukta bana bir çok şey öğretti. Aslında ben hep bağımsızdım bundan sonra da küçük sürprizler dışında bağımsız devam etmek istiyorum.
Bir söyleşinizde “keşke caz yapsaydım belki daha iyi bir müzisyen, gitarist olabilirdim” demişsiniz. Bu noktada müzisyenliği, rock müzisyeni kimliğinizi tanımlamanızı istiyorum ve hayatınızda caz nasıl bir yerde ki bu açıklamayı okuduk, bir gün bir yerde sürprizlere açık olalım mı diye de eklemek istiyorum?
Demişimdir ve doğrudur. Büyük bir okul caz okulu, girişi kolay ama çıkışı yok tabiri caizse. Bu arada ben rock müzisyeni değilim pek de dinlemem. Bu geçmişte çalıştığım isimlerin bulunduğu janralarla ve çaldığım enstrümanla alakalı bir algı. He bir de saçım uzun o da etkili tabi. Caz konusunda gerçekten kafamda senelerdir duran bir proje var ve bu sene o çılgınlığı yapabilirim, detay vermeyeyim sürpriz olsun.
İlk albümünüz “Söyle de Bilelim” 13 şarkılık dolu dolu bir yolculuktu ve tamamı sizin şarkılarınızdan oluşuyordu. 2013 yılında çıktı albüm ve bu yıla kadar da sizinle buluşamadık.
Şimdi dijital müzik platformlarından o albümünüze ulaşıyoruz ve bu yeni şarkı vesilesi ile bir kere daha dinleme şansını buluyoruz. O zaman konuşma şansını bulamamıştık o sebep albüme yeniden dokunalım mı, bir ilk albüm olarak bugün baktığınızda nerede duruyor, o dönemde nasıl karşılandı dinleyicide?
Umarım dediğiniz gibi vesile olmuştur bu yeni şarkı ilk albümün dinlenmesine. Gerçekten benim için keyifli bir ilk deneyimdi. Çok güzel anılar bıraktı bana ve hala ilk kez dinleyenlerin tepkileriyle anılar birikmeye devam ediyor. Albüm çıktığı hafta “Gezi Olayları” başlamıştı ve ortalık albüm tanıtımına uygun değildi. Ben dönüp baktığımda o heyecanıma hayran kalıyorum ve sayısız hata duyuyorum tabiki. Onlar da samimi geliyor bana, iyi ki yapmışım o albümü diyorum. “Söyle de Bilelim” tam bir yol albümü, uzun yolculuklara ilaç gibi gelebilir.
Ve biraz da önümüzdeki günlere bakalım, bu süreç içerisinde eminim üretmeye devam ettiniz ve kapımızı güzel şarkılarla çalmaya devam edeceksiniz, en erken ne zaman yeniden buluşacağız ve yine single üzerinden mi buluşacak yeni şarkılar bizimle?
Evet yeni bir single geliyor dediğiniz gibi çalışmalar devam ediyor, kayıtlar neredeyse bitti. Temmuz ayına hazırlıyoruz bu şarkımızı.
Ekşi Sözlük’te hakkınızda çok enteresan entryler var; mesela biri “yerli Jimi Hendrix olsa birinci olur” derken diğeri “Ronaldiho’nun gitar çalanı demiş. Arpejine kurban olduğum tavşanım diyen de var akide şekeridir diyen de. Sosyal medya ve dinleyicilerle aranız nasıl, buradan kendilerine neler söylemek istersiniz?
Güzel-kötü eleştiriler, yorumlar hepsi bizim için. Ben çok aktif değilim sosyal medyada ama elimden geleni yapıyorum yetişmek için. Buradan onlara sakin olmalarını ve bu kırılgan zamanda sevdiklerimize karşı daha sabırlı olmalarını dilerim. Kalp kırmamaya çalışalım çünkü herkes oldukça hassas.
Söyleşimizin sonunda kısa sorularım, alacağım kısa yanıtlarınız olacak ve sonra bir gün yeniden karşılaşmayı dileyeceğiz, çok teşekkür ederim ayrıca vakit ayırdığınız için.
Teoman ile uzun soluklu çalıştığınız için soruyorum, en Teoman şarkınız nedir?
Tuzak
Keşke bu şarkıyı ben yazsaydım ya da keşke bu şarkıyı ben söyleseydim dediğiniz bir şarkı var mı?
Bu soru bir kere daha gelmişti karşıma o gün “İn the Air Tonight” demiştim şimdi “Hurt” diyorum (Johnny Cash).
Bugüne kadar yolunuzun kesişmediği ama kesişmesini dilediğiniz bir müzisyen var mı peki?
Ezhel’le tanışmak isterim, seviyorum gerçekten müziğini ve kafasının çalışma şeklini. Bir gün denk geliriz umarım.
İlk aldığınız albümü hatırlıyor musunuz ve bugün baktığınızda nasıl bir yerde duruyor o albüm?
“Fugess” ın “skore” albümünü almıştım. İlk aldığım CD. Hala da dinlerim
Peki dünden bugüne en çok hangisinde mutlusunuz; plaklar mı, kasetler mi, CD’ler mi dijital müzik mi?
Biz kalemle kaset sarmış çocuklarız. Kaset galiba favorim. Dijital müzik ise bambaşka bir ölümsüzlük kattı bence. Hiçbir şarkı eskimiyor.
Bir filmin ya da dizinin müziklerini yapmak isteseydiniz hangisi olurdu?
Kafamda bir senaryo var muhtemelen çekersek bir gün onun müziklerini yapmak isterim.
Konserleri siz de özlediniz eminim. Yeniden konserler başladığında sahnede olduğunuzda ilk açılış cümleniz ne olurdu?
“Ve sonunda”.
Ve son olarak tam da şu andaki ruh halinizi anlatan bir şarkı seçin istiyorum bize ve onunla veda edelim sohbetimize.
Spera Txuba (Pupkulies & Rebecca ft. Tibau)