Serap Yenici ile ilk söyleşimizi yaptığım zaman aynı zamanda dostluğumuzun da başladığı zamandı. 2010 yılında yayınladığı “Ege’dem Aldık Bir Bu Aşkı”nın CD’sini hatta bana şu cümlelerle imzalamıştı kendisi: Müzik dostluğu bir başkadır, her duygunun en sade paylaşıldığı müziklerle hep buluşmak dileği ile.
CD’de şöyle de bir not var: Beni albüm çıkmadan keşfeden müzik dostum Kadri Karahan’a teşekkürlerimle. Net olarak anımsamıyorum ama o zamanlar müziğine inandığım iyi müzisyenleri – ki bugün de öyle olan zamanlar var – sohbete almak için albümleri olmasını beklemezdim, büyük ihtimalle bir yerde dinledim kendisini ve sonrası tanıştık, albümü çıkar çıkmaz da ilk söyleşimizi yaptık ve şarkıları ile kutladık.
Sonrası birçok etkinlikte karşılaştık kendisi ile, bir müzisyen dostumuzun sahnesinde o şarkılarını ben şiirlerimi okudum, sonra Müzik Ekspres’in ilk yaşında düzenlediği ödül törenimizde de konuğumuzdu kendisi ve sonrasında hatta o benimle TSSD için bir söyleşi yaptı sigarayı bırakmamın şerefine (ama çok üzgünüm yeniden başladım Serap, yeniden bırakacağım ama :) Velhasıl çok sevdiğim, değerli bir müzisyen ve dosttur kendisi.
Biliyorsunuz albüm yayınlamak artık deli işi, ama o şarkılarını yine özenle yan yana getirdi ve tek tek paylaşmak istemedi. Yeni yılın ilk albümlerinden de birisi olan “Hüzne Veda”yı bu ay içinde yayınladı. Bir tür müzik yolculuğunun özeti bu şarkılar ki eski çalışmalarından da örnekler var şiire olan tutkusundan bestelediği daha önce dinleme şansını bulmadığımız şarkılar da. Müziğin çok renginde başarılı bir yorumcu Yenici, türkü de söylese opera da hakkını veriyor o çalışmanın. Belki sizin de bir dostunuz belki de yeni tanışacaksınız ama her şekilde keyifli bir söyleşi okuyacaksınız diye düşünüyor ve kendisine çok teşekkür ediyorum yoğun programı arasında değerli vaktini ayırdığı için. Söyleşide dediği gibi, bu yıl içinde başka sürprizleri de var, heyecanla bekliyor olacağım.
Kadri Karahan
İlk albüm ‘’Yıldızlar Gece Parlar’’dı ve 2010 yılında ilk söyleşimizi yapmıştık. TRT çocuk korosu ile ilk solistliğe başladığını daha sonra klasik batı müziği eğitimi alarak müzikolog olarak bu ilk albüme geldiğini biliyorum. Devamında “Ege’den Aldık Biz Bu Aşkı” isimli yeni çalışman geldi ki o ilk heyecanlarını dinlemek istiyorum öncelikle. Senin için nasıl bir eğitim süreci ve nasıl bir başlangıçtı o yıllar?
Ben. Aslında bir çok kişiye anlatıyorum o süreçlerimi sevdiğim işi seçmek ve hayatimi onunla sürdürebilmek hep hayat felsefemdi. Bu sebeple hep benden önce aynı bölümü okuyan mezun olan kişiler neler yapmış onları öğrendim ve gözlemledim. Okul sürecinde eğitmenliği radyoculuğu ve stüdyo kayıtları ile sahnede olmayı hep deneyimlediğim işler yaptım. TRT mecburi stajlarımız harici bunlar benim kendi özel staj süreçlerimdi. Yaptığım çalışmalardan en çok sahnede ve stüdyo kayıtlarında mutluydum ve hayat yolunda tercihimi onlardan yana seçtim. Benim hep hedeflerim vardı takip ettiklerim ve çizgisini beğendiğim kişilere göre kendime belirlediğim yeni hedeflerim ve ben hep o hedeflerle yol aldım. Asla çok hırslı değil ama hep programlıydım. Önemli olan beni mutlu eden ve keşkesi az yollardı. Her yeni albüm yeni şarkı ,yeni çocuklarım ben ürettikçe ve ürettiklerimi paylaştıkça mutlu oluyorum.
Yolculuğunun hemen başlarıydı ama çok önemli isimlerin desteğini aldın bu albümlerinde / müzik dünyasında. Özkan Turgay, Hasan Cihat Örter, Adnan Ergil, Cengiz Köroğlu, Vasilis Saleas, Erdem Sökmen, Buzuki Orhan, Canan Anderson ve daha nicesi. Sana nasıl inandılar o dönem, kendileri ile çalışmak senin için nasıl bir deneyimdi. Albümler dönemiydi ve işiniz çok zordu. Şarkılar ya da müzisyenler konusunda nasıl bir hassasiyetin vardı ve her şey ne kadar içine sindi?
Ben popüler bir iş çıkarma kaygısından değildim. Kaliteli ve benim için özel benim yarattığım eserlerin ulaşmış olması önemliydi. Sahnede ki gibi kalite ve ayrıcalıklı. Bir konser dinlemek isteyen bana hep ulaştı. Şarkılarımda ihenk taşlarını oluşturan isimlerdi. Hepsinin deneyimleri ve müzikalitesi bana artı kattı.
Araya sahneler sonrası single yolculuklar girdi ki bunlardan bir tanesi çok kıymetliydi: Ümmid-i Aşkım / Hazin Aşka Saygıyla. Atatürk’ün, Fikriye Hanım’a ithaf ettiği, duygusal sözler içeren ve bir iç dökme şeklindeki şiiri ile Fikriye Hanım’ın Atamiz’a yazdığı şiirdi bestelediğin seslendirdiğin. Bu proje nasıl aklına geldi, daha sonra sahneye de taşıdığın bir konsept oldu bildiğim kadarı ile, nasıl karşıladı dinleyici bu güzel yolculuğu?
“Ümmid-i Aşkım” çok farklı bir deneyim ve benim için basamak değil BİR kat üste çıktığım bir proje bence. Sevgili Eriş Ulger; Sabiha Gökçe’nin manevi oğlunun Fikriye ve Latife kitaplarında yer alan iki değerli şiir. Biri Mustafa Kemal Atatürk diğeri Fikriye Hanım imzalı. O kitapları defalarca okudum; bu şiirleri bestelemeden önce Eriş bey rica etmişti ama ben zaten okudukça bir başka duygu selinde geziyordum bazen kendimi Fikriye gibi hissediyordum. Atamıza hissettiği o derin aşkı içimde hissediyordum resmen. Bence bu sebeple bestem o duyguları çok güzel anlatan ve karşıya da aktaran bir eser oldu. Fakat benim bildiklerimi okuduklarını bilmeden bu şiirlerin duyguları anlaşılamaz dedim. Ve kitapların özeti niteliğinde müzikli bir sunum ile eserleri yaşanan duyguları aktararak paylaştım paylaşıyorum .”Ümmid-i Aşkım” sunumunu nerede gerçekleştirdimse izleyicim ile gözyaşları ile vedalaşıyoruz. Atamızın
hem insanı yönleriyle anlatımı hem duygu dünyası yolculuğunu başarılı. bir şekilde aktardığım hissini yaşatıyor.
Sahneler demişken oradan devam edelim ki 92 yılından bu yana çeşitli orkestralarla birçok sahne aldın ve jazz, latin, opera, şanson, napoliten ve dünya müzikleri olarak farklı dillerde zengin bir repertuar sundun dinleyicine. Sahnede olmak senin için nasıl bir aşktı. Bu buluşmalar devam ediyor mu, önümüzdeki günlerde yeni albümündeki şarkıları da canlı canlı dinleme şansını bulacak mıyız?
Sahne vazgeçilmez. 30.yılimı doldurdum benim için sahne bir hayat serumu o serumu alamadığım zamanlar vücudum ruh halim hep zayıf düşüyor. Konserler hep var ve devam ediyor bu ara Belçika, Güney Afrika derken yurt dışı konserler gündemdeydi. Ama tabi ki resmi konserler ve halk konserlerinde daha çok keyif alıyorum. Sahnedeki duygu paylaşımı çok başka bir duygu benim için vazgeçilmez diyebilirim. Ama müziğimi sesimi olur olmaz tüketmek istemiyorum o sebeple seçe seçe sahne alıyorum. İçime sinmesi değer duyulduğunu hissetmem önemli.
Tam da burada bir anma gerçekleştirelim istiyorum ki uzun uzun sahne yaptınız kendisi ile. Bir yaşam dersi olan “Dünya İçin Bir Şey Yap”, isimli projenizde rahmetli Orhan Kural ile birlikte aşırı tüketim ve israf, bağımlılıklar, popüler kültür, öteki yaşamlara saygı gibi konular üzerine müzikal bir sosyal sorumluluk çalışmasıydı. Kendisi ile çalışmak ve hayata yeni bir pencere açmak nasıldı, nasıl karşılandınız, aramızdan ayrıldığında sana nasıl anılar kaldı o günlerden?
Orhan Kural bir hayat hocasıydı. Covid onu bizden erken aldığı için hayat dersim yarım kalmış gibi hissediyorum. O fikirleri idealistliği aklı zekası çalışkanlığı ekip ruhu yaratıcılığı doğru insanları seçip bir araya getirebilmesi insanlığı duygusallığı neşesi dansı ile bile çok özel biriydi. Bazen hocam bazen babam ya da abim gibi hissederdim. Asla hiçbir şeyi unutmaz o karışık asla anlayacağınız notları tek tek yaşar yaşatırdı; arar “Serap şunu ne yaptın, yaptın mı” vs asla salıvermek yoktu unutmak yoktu. Çok üzüldüğüm bir kayıp. Çevrecilik, sigara düşmanlığı gerginliği onun kadar idealist dünya üstünde yoktur, iyi ki tanıdım diyerek bundan şeref duyduğum bir isim
Onu anmak için bir orman oluşturmak üzere “Yol Şarkıları” albümünü koordine ettim ve tüm sanatçı dostları destek verdi. Attila Atasoy, Haluk Levent, Yeni Türkü, Bulutsuzluk Özlemi, Vedat Sakman, Leman Sam, Zafer Doğan bir albümde birleşti. Nasuh Mahruki, İbrahim Zaman ve Gezgin dostları gezi fotoğraflarını paylaştı ve Yol şarkıları albümü sayılı Türkuola etiketiyle basıldı. Neşe Demirkat, İnci Karaman bu albüme çok emek verdi. Tüm destek veren firmalar ve sanatçıların çabası ile Ege Orman Müdürlüğünün arazisinde Buca da bir Orhan Kural ormanı oluşuyor bu da hocamın anısına saygı açısından benim için çok önemli.
ve çok heyecanlandığım yeni albümüne geliyorum: Hüzne Veda. Yine çok değerli müzisyenlerle yine dolu dolu üstelik bu kez popüler olup tüketilecek şarkılar yerine her daim alternatif bir duruşta dinlemekten sıkılmayacağımız şarkılar sundun bu kez bizlere. Kuşkusuz ki kariyerin içinde çok ayrı bir yerde duracak. Peki ilk adımları nasıl atıldı. Repertuar nasıl şekillendi ve senin için öncesinde bugününde nasıl bir renk içinde yerini aldı.
Aslında hem eski hem yeni şarkılarım var bu albümde resmen müzik yolculuğunun özeti gibi. 2010 “Yıldızlar Gece Parlar” zamanı 19 şarkı hazırlık sonra 11 şarkı ile yola çıkmıştım. Oradan zamanını bekleyen 8 şarkı ve yeni 3 ama benim için çok değerli eser Sabahattin Ali Geçmiyor günler şiiri ve Cemal Süreya ile Cevat Şakir e ithaf edilen ama Zafer Akkaş ile Tuncay Özsert’e ait iki şiir “Merhaba” ve “Eylül ‘dü” çok sevdiğim bestelerim oldu. Onlar da bu albümde.
2022 duygu yoğunluğumun ve kayıplarımın çok olduğu bir yıldı. Önce annemi sonra küçük kedimi ardından 13 yıllık evladım gibi olan pamuk kedimi kaybettim .Çok hüzünlü bir yıla veda etmek istedim. Bu yüzden albümde o isimde bir eser yok ama benim isteğim üzerine albümün ismi “Hüzne Veda” oldu. Hüzne Veda” en hüzünlü eserlerimin olduğu bir albüm diyebilirim.
Şiir ile olan dostluğunu biliyorum ki burada da bir Sabahattin Ali şiiri bekliyor bizi: Geçmiyor Günler ki bu şarkı kliplendi de. ve bir Bodrum şarkısı bir başka ustaya ithaf edilen “Merhaba Bodrum’a”. Özellikle bu iki şarkının hikayesini merak ediyorum.
Şiirden şarkıya projem var sahnede bu iki eser hikayeleri ile anlatılıyor ve ben okuduğum kitaplarda Sabahattin Ali’nin acısını özlemini öyle derin hissettim ki rahmetli Ahmet Kaya’dan başka bir şekilde o duyguların ben de ki halini de yeni bir besteyle yansıtmak istedim.
2 yılı aşkın süredir Bodrum’da yaşıyorum. Burada Cevat Şakir daha iyi tanıma anlama şansım oldu. Ona özel sözler “Merhaba” onun her şeye rağmen coşkusunu hayat yaşam insan sevincini özetliyor bu sebeple iki şiiri bestelemiş ve seslendirmiş olmak da benim için çok özel. Bodrum’a yerleşen müzisyen dostum Ali Akacca benim için büyük bir şans,Bodrum’daki stüdyosunda duygularımı yansıtabilecek aranjelerle şarkılarıma ruh kattı.
ve bir başka merak ettiğim şarkı da benim de albümde favorim olan “Gönlüne Bir Sor” oldu. Bu şarkıda da iki ismin desteğini görüyorum ki Merve Özbey ve Aziret eşlik ediyor sana. Bu şarkının ve bu buluşmanın da eminim enteresan bir hikayesi vardır, öyle değil mi?
İşte o eser yıllar öncesinin şarkısı Merve daha Gülşen’e Aziret’te Ajda Pekkan’a vokal yapıyordu ve bu eser için stüdyoda buluşmuştuk. Onlar da çok güzel bir şekilde devam ettiler müzik yolculuklarına, bence iki önemli özel ses ve bu eser benim çok sevdiğim arkadaşım Belda Gürol’a ait, onların sesleri ile daha da özel oldu.
Albümün adında bir şarkı yok ama öğreniyoruz ki bu albümle hüzne veda etmek ve bundan sonraki albümlerinde enerjisi yüksek, keyif veren eserlerle dinleyicinin karşısına çıkmak gibi bir düşüncen var, sence mümkün olabilecek mi, hüznün şarkıları her daim ayrı bir güzel değil mi :) Peki bundan sonraki albümde ya da projelerde neler bekleyecek sen adına bizleri, nedir önümüzdeki yıllara, yollara dair hayallerin, düşüncelerin?
Projeler bitmez sahnede Atatürk projesinde söylediğim “Selanik Türküler”i sırada; sonra “Alpay’a Saygı 2” albümünde de yer aldım ve o hayat bulacak; yeni besteler geldikçe yenileri paylaşmak için üretiyoruz. Arkamdan kalacak şarkılar ne kadar çok olursa be kadar çok kişiye sesim ve eserleriyle dokunabilirsem benim için çok değerli.
Buradan paralel şunu da sormak istiyorum. Günümüz müzik dünyasında albümler yerine single şarkılar ile hızlı bir yolculuğun içine dahil edildik ki sen öncesi dahil olsan da bu albümdeki şarkıları bölmedin iyi ki. Bir şekilde de yeni bir yılın yayınlanan ilk başucu albümlerinden biri oldu. Henüz çok yeni ama tepkiler nasıl, bu albüme dair nasıl bir hareketlilik ve heyecan yaşanıyor şu an üzerinde?
Aslında benim için heyecan çıkana kadar sanki bir görev gibi, hemen yeni projelerine odaklanıyorum. Ama gelen tepkiler çok güzel aslında o kadar çok çocuğum (besteler) var ki arada kalıyorum bazen diyebilirim ama ben hep bir yeniye hevesli ve isteklinin o yüzden soyadım gibi yenici ya da yeni olanlara heyecanım var her zaman sürpriz projeler olabilir .
Kayahan’dan Özdemir Erdoğan’a, Ayten Alpman’dan Selda Bağcan’a birçok ismi ağırladığın “Yıldızlar Gece Parlar” ne güzel bir programdı. Şimdilerde özlediğimiz bir doku ki sende nasıl izler bıraktı. TV ve radyolar için hazırladığın programların yanında dizi müziklerine de imza attın ve ne güzel ki birçok ödülün de var. Nasıl dengeledin hepsini bir arada, Bilmediğimiz başka yanların da var mı böyle.
Ben bir çok kurumda yönetim kurulundayım, yetişemediklerim de yedekteyim. Ama hayatta aktif olmayı üretken olmayı projeler çıkarmayı çok seviyorum Daha önce Altın Lions ile şimdi Bodrum Rotary ile destek projelerinde oluşum aşamalarından. Bir çok derneğe dışarıdan da beste ve yorumumla katkılarım oldu. Spor marşları, siyasi marşlar, reklam ve dizi müzikleri zevk aldığım daha maddesel kazanç odaklı ama beni geliştiren projeler.
Golf programı cçektim bir dönem, sevdiğim bir spor dalı herkes bilsin öğrensin istedim; Tiger Woods ile özel çekimleri oldu. Klasik müzik dünyası programında çok özel müzikal ve operatörü ekrana taşıdım. Ege Orman Müdürlügu Bodrum temsilciliğini aldım, onu biraz bu ara ihmal ettin ama güzel hedeflerim var. Yeni ve hayata katkı koyan her projeye istekli ve gönüllüyüm.
Söyleşimizin sonunda kısa sorularım ve çok teşekkürüm.
Serap ilk aldığın albümü hatırlıyor musun mesela ve bugün sendeki yerini?
Benim babam İzmir’de kaset toptancısıydı. İlk dinlediğim şarkılar aslında o dönemin arabesk eserleriydi. “Ya Evde Yoksan”, “Fosforlu Cevriye”… Çok komiktim çocukken ve tüm bu şarkıları ezbere biliyordum Ama tabi sonra Madonna “True Blue” ilk aldığın albümdü. Sonra Wham, Pink Floyd Dire Straits, Natalie Cole ve devamı geldi.
Plaklar mı, kasetler mi, CD’ler mi, dijital müzik mi, hangisi senin için daha anlamlı?
Plak CD kaset hepsi anlamlı kasetler kopardı bantlar yapıştırır tekrar dinlerdik hepsi ayrı özel anısı var bence digital çok sevmiyorum dokunduğum projeler önemli açıkçası digital tüketici topluma yönelik bense arşivi donanımı biriktiren yapıya sahibim.
Birçok isimle çalıştın belki ama hayalinde beraber çalışmayı dilediğin bir müzisyen var mı?
Garo Mafyanı ile çalışmış olmayı çok isterdim. Onu tanımış olmayı, Julio İglesias ile bir düet yapmış olmayı ve Lara Fabian ile bir sahne paylaşmayı.
Günümüz müzik dünyasını ne kadar takip ediyorsun, kimleri başarılı buluyorsun?
Takip edemiyorum, aslında çok karmaşık geliyor artık bana, kuzenim Pınar çok iyi bir müzik dinleyicisidir. Kaliteli yenileri hep bulur, karma listeler yapar onun listeleri benim için önemli.
Ama rap ve funk çok sevmiyorum diyebilirim özelliklere küfürlü ve duygudan uzak anlamsız sözler olan projeleri sevmiyorum.
Günlük hayatının diğer renkleri nelerdir, vazgeçemediklerin, olmazsa olmazların?
Ailemle gecirdiğim vakitler, dostlarımla sohbet ortamlarım, farklı yerlere keşif gezilerim önceliğim.
Ya aşk, aşkla aran nasıl, nasıl yaşarsın aşkı, nasıl aşıksın?
Aşk, aşksız olmaz sıradanlık asla bana göre değil hayatıma renk katan ahenk taşı. Aşk günümüzde cinsellik odaklı, duygusuz ilişkilerinden hep uzak olmak isterim, duygularım doymalı. Tek başıma hep mücadelemi verdim ve kazandım, tek eksik bizim gibi amazon kadınlar için gerçek duygular, gerçek sevgi, gerçek aşk; gerisi boş kalıyor, sıradan hissettiriyor, üzüyor gerek yok.
Yeni bir yıldayız, bu sene için neler diledin, dinleyicilerine neler söylemek istersin?
Ben önce sağlık diliyorum hep, her şeyin başı olduğunu kayıplarımızla gördük yaşadık öğrendik. Sonra sahtelikten uzak sevgiler paylaşımlar isimde daha çok başarı, kazanç, bolluk, bereket. Bizim sponsorlarımız yok, kazandığımızı üretip paylaşıyoruz; daha çok kazanmak, daha çok paylaşmak ve yaptıklarımın değer bulması kazanca dönüşmesi. Ve sahnede daha çok yer almak, daha çok şarkılarıyla kalabalıklarda buluşabilmek. Beni mutlu edecek bunlar ve gerçek sevgi saygı dolu bir aşk.
ve son olarak şu andaki ruh halin bir şarkı armağan etmeni istesek bize ne olurdu?
“Gidemem” olurdu Sezen Aksu’dan ya da “Eskidendi Çok Eskiden” .