EDİTÖRDEN
Anasayfa / SÖYLEŞİLER / Yasemin Uludoğan

Yasemin Uludoğan

Bu haftaki söyleşi konuğumuz Yasemin Uludoğan. Müziği yakından takip edenlerin yolu mutlaka bir şekilde kesişmiştir kendisi ile. 90’lı yılların sonunda ve 2000’lerin başında Grup Eylül projesinde karşılaştık kendisi ile ilk. Üç öğrenci arkadaşın bir araya geldiği ve türkülere popüler yorumlar getiren ekibin bir üyesi olarak çıktığı bu yolculuk daha sonrasında yolunun Erol Evgin ile kesişmesi ile devam etti müzisyenin.

Uzun bir süre kendisine sahnede eşlik eden Uludoğan ilerleyen zaman diliminde Evgin’in o çok sevdiğimiz şarkısı “Rüya”yı ilk single çalışması olarak yayınlayadı. Ama bu süre içerisinde Nükhet Duru, Ajda Pekkan, Cenk Eren ve daha birçok sanatçının da sahnesinde kendilerine eşlik etti ve devamında bir de orkestra kurarak sahne kariyerini daha da ileriye götürmek için harekete geçti.

Tüm bunları anımsıyor olmama rağmen ismi ile yıllar sonra mayıs ayında yayınladığı “Ey Aşk” isimli şarkısı ile karşılaştım ki bu bir Burhan Şeşen düeti olarak yayınlanan bir çalışmaydı. Bir başka ortak dostumuz ve ekibinin üyesi de olan değerli müzisyen Genco Arı vesilesi bir şekilde kendisi ile telefon sohbeti   gerçekleştirdiğimizde bu seneki ikinci çalışması bir cover şarkı olan (Işın Karaca-Başka Bahar) henüz çok yeni yayınlanmıştı ve biz de sayfalarımızda yer vermekten mutluluk duyduk.

Derken yakın zamanda yayınlayacağı yeni ve iddialı çalışmaları olan “Sadri Alışık”ı da dinleme şansı buldum ki hikayesini de bu söyleşi içinde ilk siz okuyacak ama şarkıyı dinlemek için biraz bekleyeceksiniz. Özetle ben bu yolculuğu uzun uzun dinlemek ve yıllar sonra yeniden müzik dünyasında kendisi ile karşılaşmanın keyfini bir söyleşi olarak Ekspres sayfalarında sizlerle paylaşmak istedim. Temmuz ayının son günündeyiz ve bu ay içindeki son söyleşimiz. Ağustos ayında yeniden kaldığımız yerden devam etmek üzere. Teşekkür ederim sevgili Yasemin, teşekkür ederim sevgili Genco, şarkılarınız hayatımıza hep iyi gelsin.

Kadri Karahan

 

 

Sizi yeniden dinlemek çok güzel öncelikle. Yeni çalışmalarınızı bir bir konuşacağız ama ben biraz başa dönelim istiyorum ki her şeyin başladığı yıllara ve o ilk müzikle tanışmanıza, ilk eğitim sürecine ve elbette ki o yıllardaki heyecanınıza? Bir de yine müzikle eş zamanlı bir de reklamcılık süreciniz var öyle değil mi?

Annem ve babam özellikle rahmetli babam müthiş bir müzik aşığıydı. Çok fazla yerli müzik dinlemez eve hep yabancı plaklar alırlardı. ABBA, babamın hayatında en sevdiği gruptu. Plaklarını hala saklıyorum, her sabah kahvemi içerken annemin babamın plaklarını dinleyerek güne başlıyorum,  müthiş bir koleksiyonum var. Hala her Pazar Bomonti bit pazarına gider mutlaka birkaç eski plak alırım. Çocukluğumda Sanyo bir müzik setimiz vardı döneminin en iyisi, hala bende durur. Ben 3-4 yaşlarındayken Onun mikrofonunu kurup, yemek masasından bana sahne yapıp ev halkına bana şarkı söyleterek ses kayıtları alırlardı. İlk söylediğim şarkıların kayıtları hala bende durur ara ara açar dinlerim.

Annem ve babam ayrıldıktan sonra annem eve bir piyano getirdi ama dönemin maddi sıkıntılarından ötürü bana ders aldıramadı. Şu an o antika piyano evde dekor olarak duruyor. Yıllar sonra ortaokulda Özel Dost Kolejini kazandığımda burada seçmeli gitar dersi vardı ve öğretmenimiz bugün müzik sektöründe herkesin tanıdığı Afşin Akın’dı. Daha sonra gitar eğitimimi Pera Güzel Sanatlar okulunun kurslarında ilerlettim. Ilgaz Benekay ve Ricardo Moyano’dan eğitim aldım. Pera sayesinde halk konserlerine çıktım. Pera’nın sahibi Sabahattin Özbakır hocam bizi küçücük yaşlardan itibaren hep sahnelere resitallere çıkardı. Orada aldığım eğitimi hiçbir şeye değişemem. Çok heyecanlıydık tabii, gençtik, çok hevesliydik. Konser verdiğimiz çevre küçüktü ama sahnede olmanın ne olduğunu yavaş yavaş öğreniyorduk.

Aslında ben hep sinema yönetmeni olmayı çok istiyordum. İki sene devlet üniversitelerinin seçmeli bölümlerinin sınavlarına girdim ama olmadı. İstanbul Üniversitesi Belge Bilgi yönetimi bölümünü kazandım. Üniversitede okurken aynı zamanda  Number One TV’de stajyer olarak çalışmaya başladım ve kendimi reklam departmanında buldum. Orada kariyer yapayım derken aslında bunu hiç istemediğimi, sadece müzik yapmak istediğimi fark ettim. Kurumsal bir tecrübe oldu benim için o yıllar.

 

 

90’lı yılların sonunda yayınlanan bir proje albüm var ki Grup Eylül olarak iki albüme imza atıldı ve siz de bir parçası oldunuz. O dönem için ses getirdiğini anımsıyorum ama bir yerden okuduğuma göre sizin pek de oraya ait olduğunuzu hissetmediğinizi öğreniyorum, doğru mudur. Peki bu ekibe nasıl dahil oldunuz, o dönem için nasıl bir yerde durdu albümler ve neler yaşadınız ekip olarak?

Pera’da gitar bölümünde okuyan 3 arkadaştık. Birimiz Sony müziğe ulaşma fırsatı bulmuş. 3 kız gitarlarımızla gidelim dedi. Bir hafta latin ezgiler çalışıp Sony Music’e gittik. Çok beğendiler ve hemen sözleşme imzalayalım dediler. Tabii ki çok ağır ve tek taraflı bir sözleşmeydi. Çok gençtik ve bunu bir fırsat olarak görmüştük. Bir anda projeyi türkü albümüne çevirdiler. Yanlış anlaşılmasın türküleri severim ama eğitimim ve bilgim o yönde değildi. Ricky Martin’in fırtınalar estirdiği, herkesin latin dinlediği yıllar. Biz o yılların latin rüzgarına katılmak isterken bir anda kendimi gitarla türkü söylerken buldum. Hiçbir söz hakkımız yoktu. Grup içi ağır kadınsal kıskançlıklara, kötülüklere maruz kaldım. Sorun yaratan şahıs gruptan kovuldu ikinci albümü onsuz yaptık ama türkü furyası artık bitmişti. 5 albüm sözleşmemiz olmasına rağmen plak şirketi projeyi bitirdi. Hiçbir zaman özümle bağdaştıramadığım bu projenin bana tek büyük iyiliği oldu: popüler müzik camiasından insanlarla, müzisyenlerle can dostum Burhan Şeşen ile tanıştım, dostluk bağlarımı koparmadım ve bu sayede vokalistlik, ve kurumsal solistlik kariyerime giden ilk adımları atmış oldum. Rahmetli caz üstadı Selçuk Sun ile tanıştırıldım mesela. Onunla senelerce caz söyleme şerefine eriştim. Ondan çok şey öğrendim. Beni fena azarlar ağlatırdı mesela şarkıyı doğru söyleyemeyince J:) Sonra niye ağlayıp beni üzüyorsun diye bir daha ağlatırdı :)))) Nasıl bir sahne eğitimi düşünebiliyor musunuz : )

 

 

2000’lere geldiğinizde bir dönüm noktası yaşadınız ve Erol Evgin ile tanıştınız. Bu tanışma beraberinde sizi kendisinin vokalisti yaptı ve uzun bir zaman dilimi sahnede kendisine eşlik ettiniz. Bu kısmı gerçekten çok merak ediyorum kendisini çok sevdiğim için. Nasıl bir buluşma, devamında uzun yıllar birlikte çalışma oldu ki devamı da geldi, beraberinde de birçok ismin sahnesinde vokalde dinledi seyirciler sizi, vokal yolculuğunuzu en başından bugüne nasıl özetleyebilirsiniz?

Eylül projesi sayesinde tanıştığım bir arkadaşım vokalist arayan Erol Evgin’e benden bahsetmiş. 2001 yılıydı Ofisinde bir tanışma toplantısına çağırıldım. Ve o gün orkestrasına dahil oldum. 20 yıl boyunca o ekipte yer aldım. O yıllarda çok fazla müzisyenle tanışıyordum ve solist vokalist lazım olduğunda hep çağırılıyordum. Gerçekten altın yıllardı. Hep tavsiye ile yıllar boyunca Nilüfer, Nükhet Duru, Cenk Eren, Fatih Erkoç, Ajda Pekkan sahnelerinde vokalistlik yaptım.

 

 

 

Vokal yanınız bir yandan devam ederken kendinize de bir sahne, bir orkestra kurdunuz ve hatta müzik repertuarınızı genişleterek birçok dilde şarkılar da söylediniz. Bu şekilde birçok sahnede, özel gecelerde, TV programlarında karşılaştık sizinle ve de karşılaşmaya devam ediyoruz. Sahne sizin için nasıl bir dünya oldu, nasıl bir aşkla söylediniz şarkılarınızı ve dinleyicileriniz ile nasıl bir bağ oluştu aranızda bu süre içinde?

Sadece vokalist olmak yetmiyordu tabii. İstanbul’un beş yıldızlı otel barlarında şarkı söylemek çok sükseli bir şeydi o dönem ve ben o dönemde her dilde şarkı söylemeyi öğrendim. Özellikle Fransızca şarkılara özel bir ilgim vardı. Multi-lingual şarkı söylediğinizde çok talep oluyor.

Farklı orkestralara çağırılıyordum ama kendime ait bir ekibim yoktu. Sonra yakın müzisyen arkadaşlarımla bir ekip kurdum ve kurumsal işlere gitmeye başladık. Solist azdı işler çoktu. Çok büyük kurumsal firmaların gecelerinde solist olarak çalışmaya başladım. Ara sıra büyük düğün işleri de geliyordu tabii. Yani Fransızca’dan, İtalyanca şarkılara, Türkçe pop’a, oyun havalarından kaliteli arabeske kadar repertuarımı çok genişlettim.

Sahne benim bütün dünyam olmuştu, araya bir evlilik sığdırdım ama evlendiğim şahıs beni sahnede tanıyıp evlendikten sonra sahneden koparmaya çalıştığı için tabii ki sahneleri tercih ettim. Sahneler bir nevi benim evim. İnsanları eğlendirmek müziğimle mutlu etmek benim doğal içgüdüm.

 

Aslında bu süre içinde kendi şarkılarınızı da yazdınız ama solo olarak ilk isminiz ile bir Erol Evgin şarkısı “Rüya”da karşılaştık ki takvim 2015 yılını gösteriyordu. Bir şekilde bir rüyanız gerçekleşti de diyebiliriz, bir yerde de bir vefa olarak da belki değerlendirebiliriz. Ama öyle güzel oldu ki sizinle konuştuğumda da söylemiştiniz, beklediğinizden daha fazla bir dikkat çekmiş şarkı ve çok dinlenmiş, izlenmiş. Bir kere daha o şarkıyı ve hikayesini sizden dinleyelim mi?

Bir Çiğdem Talu- Melih Kibar bestesi olan “Rüya” çocukluğumdan beni armonisiyle, akışıyla beni etkileyen çok seviğim bir şarkıdır. Konserlerde de seyirciler bu şarkıyı duyduklarında yüzlerinde muazzam bir gülümseme oluyordu. Bir tekli yayınlamaya karar verdiğimde bu şarkı olmasını çok istedim. O zaman yakın dostum müzisyen ve aranjör Cem İyibardakçı ‘ya gittim. Şarkıyı iki versiyon olmak üzere çok güzel düzenledi. Biz hareketli versiyona klip çektik ama şarkının caz-akustik yorumu çok daha fazla beğenildi, keşke klibi ona çekseymişiz. Yüzlerce sabit spotify listesinde hala dinleniyor.

 

 

Belki de sahne yolculuğunuz o kadar hızlı akıyordu ki yani müzikten uzak değildiniz ama bir şekilde bir albüm, bir yeni single gelmedi sizden bu seneye kadar. İki çok sevdiğim müzisyen ile çalıştığınız “Ey Aşk” mayıs ayında yayınlandı ve bu şarkıda Burhan Şeşen ile düet yaptınız. Öncelikle şarkının çıkış noktası çok ilginç ki oradan alalım ve devamındaki düet sürecini dinleyelim mi? Şarkının klibi de bir hayli heyecanlı, tamamını dinleyelim hatta.

 

Müzikten hiç uzak kalmadım ama “Rüya”nın tanıtımı aşamasında yaşadığım zorluklar, beni bu şarkı yayınlama işinden çok soğuttu. Bazen elinizden gelenin en iyisini en kalitelisini yapıyorsunuz bir bakıyorsunuz boşa kürek çekmişsiniz.

“Ey Aşk”ı 17 yıl önce kendimi yalnız hissettiğim bir sevgililer gününde konuyla alay etmek için yazmıştım o gece gelen bir ilhamla. Sevgili müzisyen dostum Firuz İsmailov’a öylesine mail atmıştım gitarla çaldığım halini. O gece bana sürpriz yapıp aranjesini yolladı. Sonra bir kenarda durdu o şarkı. Pandemiden önceydi bir anda aklıma Burhan Şeşen ile bu şarkıyı düet yapmak geldi. Sevgili dostum Burhan teklifimi hemen kabul etti. Kayıtları yaptık ama aradan 3 yıl geçti kısmet pandemiden sonra yayınlamakmış. Vokalleri yeniden kaydettik. Genco Arı’da şarkının mixing-mastering-editing aşamasında harikalar yarattı.

Klip için de çok sevdiğim yönetmen Ufuk Eral’ı aradım, şarkıyı çok sevdi. Nostaljik havasından ötürü kafasında eski Yeşilçam filmlerini canlandırmış. Sonra tüm klip ekibi bir whatsapp grubu kurduk, kostüm, yer, zaman konuşacağız diye yazışırken iş gazoza ilaç atmaya kadar gitti :)

Bende de çok eskiden kalma tarihi bir ropdöşambr vardı. O da Burhan’a tam olunca bir Nuri Alço senaryosu çıktı ortaya. Herhalde 2023 yılımın en çok kahkahalarla dolu günü bu klibi çektiğimiz gündür. Aşkı arayan ve ünlü olmak isteyen saftrik bir kız 80’ler fotoğrafçısı Burhan Şeşen’in ağına düşer ve tabii ki gazozuna ilaç atılır :)

 

 

“Ey Aşk” sizi bir başka müzisyen dostumuz Genco Arı ile de bir araya getirdi ve hemen devamında kendisi ile bir çalışmaya imza attınız. Işın Karaca’dan ilk kez dinlediğimiz bir Sezen Aksu imzası “Başka Bahar” sizin yorumunuzla yeniden sevdiğimiz bir şarkı oldu. Bu şarkıya nasıl karar verildi ve evet Genco ile çalışmak nasıl bir duyguydu; buradan da kendisine çok selam yollayalım?

Aslında Genco ile bizi bir araya getiren Ey Aşk’ın çok daha öncesinde ortak arkadaşımız Aydın Karabulut oldu. Aydın beni yeniden şarkı kaydetmeye ikna edip Genco Arı ile tanışmamızı sağladı. Eskiden beri hayranlıkla çalışmalarını takip ettiğim bu dahi adamın benimle çalışacağını hayal bile edemezdim. İyi ki Aydın bizi tanıştırmış. Bir Sezen Aksu bestesi kaydetmek her şarkıcının hayalidir. Ben bu şarkıyı senelerce sahnede çok severek söyledim. Kendi hayatımda büyük değişimler ve dönüşümler yaşadığım yeni bir döneme girmiştim. Bu şarkıyı kaydetmek istediğimi söyleyince Genco “ne şahane yaparız bu şarkıyı var ya” dedi ve benim gibi 70’ler groovy disco müzikleri hastası Genco olağanüstü bir aranje yaptı her zamanki gibi. Hollywood yaylıları, 70’ler ve günümüz soundları karmasıyla muhteşem bir aranje oldu.

 

 

Bu birliktelik ne güzel devam edecek ki şarkılar bir bir gelmeye devam edecek ama ben hem sizinle hem Genco ile konuşmamızdan öğreniyorum ki ilk kez burada paylaşalım istiyorum detaylarınızı. “Sadri Alışık” isimli bir şarkınız daha hazır ve ne zaman dinleme şansını bulacağız, her ikinizin de özellikle bu şarkı için ayrı heyecanlandığınızı sesinizden anladım çünkü :)

2022’de Datça’da bir yaz akşamüstü Sadri Alışık filmi izlerken bir anda bestelediğim, yine kendimle alay ettiğim trajikomik bir aşk şarkısı bu… “Başka Bahar”dan sonra neyi kaydetsek diye konuşurken “yaa Genco ben bi şarkı yazmıştım ama bilmem nasıl bir şey oldu” diye

utana sıkıla gitarla çalıp söyledim şarkıyı Genco’ya. Bir anda gözleri fal taşı gibi açılıp “manyaksın sen” dedi ve hemen bilgisayarının başına geçti. Ortaya öyle acaip bir şey çıktı ki acayip diyorum çünkü hiçbir şeye benzemeyen çok sıra dışı bir şey oldu ki hala şaşkınlık içerisindeyiz. Dinlettiğimiz yakın çevremizden tutun da stüdyoda çalan müzisyenlere kadar aldığımız olumlu tepkiler inanılmaz. Herkes hadi artık yayınlayın diyor. Biz de biraz ülkenim gündeminin rahatlamasını bekliyoruz yayınlamak için. Bu şarkının duyulması için elimizden geleni yapacağız. Bir şekilde doğru zamanı bekliyoruz.  Siz şarkıyı dinlediniz. Nasıl buldunuz?

 

Ben çok keyif aldım, emeğinize sağlık, heyecanla paylaşmayı bekliyorum.
Biraz da müzik sektörünü konuşmamız lazım ki uzun zamandır içindesiniz ve sürekli bir hareket hali yaşanıyor ama araya pandemi giriyor mesela o bitiyor yaşadığımız olumsuz şartlar, doğal felaketler ve bir şekilde en çok etkilenen mesleklerden biri oluyor bu ülkede müzisyen olmak. Siz neler düşünüyorsunuz, her şeye rağmen iyi ki bu mesleğin içindeyim, şarkı söylüyorum diyorsunuz eminim ama nasıl güçlü olmayı gerektiriyor bu ülkede bu iş?

Bir laf var çok gülerim çünkü çok doğru: Bu işin ilk 30 yılı çok zor J Hepimizin bir ortak mottosu var: Bu işi sevmezsen yapamazsın. Bu ülkede kaos bitmez, bunu çok uzun zamandır tecrübe ettik. Tüm müzik sektörünün bu kaosa artık uyumlanmış olması lazım çünkü her an her şeyin olabileceği korkusu artık sabitleşti, normalleşti, en azından benim için. Bir kere bedenen ve ruhen çok sağlıklı kalmanız gerekiyor. Fiziken hastalanma lüksümüz yok çünkü hasta olup sahneye çıkamadığında o iş kaçıp gidiyor… Zaten eğlence sektörünün üzerinde bir baskı var. Yasak kalktı dense de gece 1 de canlı müziği bitirmek zorundayız. Ruhen de kendimizi beslemek zorundayız. Artık ben de sahne alacağım mekan ya da insanlar olsun çok seçici davranıyorum.

Nasıl arı bal yapmak için programlanmışsa, onun için yaşıyorsa biz müzisyenler de müzik yapmak için yaşıyoruz. 2. Dünya savaşında Avrupalı sanatçılar bombalar altında tiyatrolara konserlere devam etmişler. Cumhuriyet öncesi ve ilk yıllarda yaşanan zorlukları düşünüp: bak atalarımız neler yaşadılar şikayet etme sen daha şanslısın diye teselli ediyorum kendimi. Çünkü ben bu saatten sonra başka iş yapamam ki benim hayatta en iyi yaptığım iş sahneye çıkıp insanları mutlu etmek. O yüzden yapabildiğimin en iyisini yapmaya devam…

 

 

ve bir yandan da tarzlar değişiyor, üretim hiç kesilmiyor, biz plaklar, kasetler, CD’ler derken şimdilerde de dijital müziğin içinde buluyoruz kendimizi, siz nasıl yetişebiliyorsunuz bu akışa, ne kadar takip edebiliyorsunuz olan biteni ve bir sahne müzisyeni olarak repertuarınızı bu durum nasıl etkiliyor, eski şarkılar yine her zaman revaçta oluyor, peki neden günümüz şarkıları kalıcılık yakalamıyor, bir hata varsa nerede ve kimde?

Açıkçası ben de bu hıza yetişemiyorum. Algoritmanın tavsiyeleriyle yeni şarkılar isimler keşfedebiliyorum. Sistemin dijitale dönmesi, sosyal medyanın güçlenmesi bence harika bir şey oldu tüm dünya müzik sektörü için. Telif hakları sistemi de Türkiye’de oturmaya başladı. Plak şirketi tecrübesi olan biri olarak söylüyorum artık hiçbir yapımcının insafına kalmış değiliz. Sözleşmelerle plak şirketlerine bağlanmak, onların emirlerine tabi olmak zorunda da değiliz. Özgürüz. İstediğimiz zaman istediğimiz şarkıyı yayınlayabilir, reklamını kendimiz verebiliriz. Tabii herkes özgürleşince o seri üretimin arasından sıyrılıp duyulmak da çok zorlaşıyor.

Üretim çok olunca haliyle kalitenin düşmesi de kaçınılmaz. Hızlı tüketime yönelik şarkılar yazılıyor, insanların duygularına hitap etmeyen. Bazıları bir rüzgar yakalıyor sonra insanlar sıkılıyorlar. Bu meslekte insanların duygularını uyandırdığınız kadar varsınız. Repertuara ilave edecek şarkı bulmak  da çok nadir oluyor haliyle. İnsanlar hala sahnede eski şarkıları dinlemek istiyorlar. Dediğim gibi ister şarkı ol ister şarkıcı, dinleyende ne kadar duygu uyandırırsan o kadar varsın.

 

 

Aklınıza hemen gelen geleceğine inandığım yanıtlar alacağım sorularımla final yapalım.
İlk aldığınız albümü hatırlıyor musunuz mesela?

Modern Talking – Ready For Romance. Hatta şöyle bir anım var bu albümle ilgili, çocukluğumda İstanbul Vatan caddesinde belediye lojmanlarında otururduk. Hayatımda ilk kez Almanya’dan walkman hediye gelmiş… Yakınlarda Kaset dükkanları yoktu bazen bazı küçük esnaflar, bakkallar kaset satardı. Bizim mahallede de yaşlı bir elektrikçi amca tek tük kaset satardı. Normalde kaset fiyatları yerli yabancı diye ikiye ayrılırdı. İlkokul 3. sınıftaydım harçlığımla bu albümü almaya gittim. Tam hatırlamıyorum ama Michael Jackson ya da Madonna kasetleri 7 liraysa amca bu kaset için 14 lira dedi. “Bu diğer yabancı kasetlerden niye pahalı amca” diye sorduğumda “bunlar iki kişi de ondan pahalı” demişti.

Tabii ki çocuk halimle inanmadım ama bu kaseti o kadar çok istiyordum ki bile bile hayatımın ilk esnaf kazığını yedim . İlkokul çocuğunu kazıklamak da ne bileyim… :) Herhalde odununu bol atıyorlardır : )))))

 

Peki yıllardır dinlemekten sıkılmadığınız o en başucu albümünüz hangisi?

Queen Greatest Hits I&II

Freddie Mercury’e o kadar aşığım ki… Hayatımın aşkı o benim…

ir de Sting’in Ten Summoner’s Tales,

Chris Rea: Road To Hell

Best of Eagles…

Michael Jackson: Bad

Saturday Night Fever soundtrack

 

Sahnede çok değerli isimlere eşlik ettiniz ama keşke şu isimle de çalışma şansım olsaydı dediğiniz bir sanatçı var mı?

Sezen Aksu’ya ve Stevie Wonder’a eşlik etmek isterdim.

Freddie Mercury’e eşlik edemezdim çünkü her seferinde heyecandan düşüp bayılırdım.

 

Sizin konserlerle aranız nasıl, ilk gittiğiniz konseri anımsıyor musunuz, en son kimi dinlediniz?

İlk hatırladığım konser çocukluğumda Gülhane Parkında izlediğim Mazhar Fuat Özkan konseriydi. Büyülenmiştim. Annem İstanbul Büyükşehir Belediyesinde yöneticiydi ve tüm belediye konserlerini en önden izletirdi bana. Artık mesleki deformasyon sebebi ile konser izleyemiyorum. En son hatırladığım Stevie Wonder’ı izledim İstanbul’da, daha da üzerine bir şey izleyemedim çünkü benim için zirve oydu.

 

Zor bir soru olabilir o sebep birkaç yanıt da verirseniz kabul edebilirim, sahnede söylemekten en çok keyif aldığınız şarkı ya da şarkılar hangisi?

Orjinali Mina’nın İl Cigno Dell’amore olan Ajda versiyonuyla Düşünme Hiç

Bruno Mars, Locked Out Of Heaven

Queen I want to Break Free

Son zamanlarda Dua Lipa Levitating ve Don’t Start Now söylemekten çok keyif alıyorum.

Olmazsa olmazım Sezen Aksu Seni İstiyorum, Değer mi Hiç

Barış Manço, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa

 

Yakın zamanda kimleri beğenerek dinliyorsunuz, size göre günümüz müzisyenleri içinde kimler başarılı, kimlerin sahnesi güzel?

İstanbul’da Soul Stuff konserlerini hiç kaçırmam. Solist Alper Cengiz’in sahne enerjisinin hastasıyım. Altın Gün’e de bayılıyorum.

 

ve bir soru da olsa müziğin sustuğu yerde olalım ve orada hayatınızın diğer renklerini, sizi mutlu eden diğer detayları öğrenelim.

Plaklarım, yakın dostlarım, ailem, kedilerim ve çiçeklerim. Senenin yaklaşık 6-7 ayını Datça’da geçiriyorum, İstanbul’da havalar ısınır ısınmaz kedilerimi arabaya attığım gibi önce Akçay’da yaşayan anneme sonra Datça’ya kaçıyorum. Burada benzersiz ve bakir bir doğa var. Ve gerçek bir köyde çok güzel bir bahçeli bir köy evim var. Kaktüs yetiştirme merakım var mesela, her türden edinmeye çalışıyorum. Organik bir hayat deneyimliyorum, sebze yetiştiriyorum, yemek artıklarını komşunun tavuklarına veriyorum ve bundan çok mutlu oluyorum. Geçen gün kedilerim hediye ölü yılan getirdi eve mesela. Eskiden olsaydı korkudan düşüp bayılırdım, şimdi alıp atabiliyorum. Burada çok güzel insanlar var. Arada bir müzik de yapıyorum. Üç senedir Ege Kafası diye bir proje ile Ege’nin her yerinde müzik yaptım mesela. Fikir Datça’da doğdu. Bestelerimi de burada yazmaya başladım. Doğası bana çok ilham veriyor.

Misafir ağırlamayı, yemek yapmayı da çok seviyorum. Misafirim hiç eksik olmaz benim. Gece hayatım olmadığı için evde davetler, partiler vermeyi çok severim. Çok da güzel mezeler yaparım.

 

Son olarak da bize bir şarkı seçin istiyorum ki onunla final yapalım, bu tam da bu gününüzün  ruh hali de olabilir, en son dinlediğiniz şarkı da :)

Miley Cyrus / Flowers diyelim o zaman. Bu röportaj için size ve okuyucularınıza çok teşekkür ederim.

 

 

 

Yasemin Uludoğan Sosyal Medya

 

İnstagram Twitter Youtube

 

Bu haftaki söyleşi konuğumuz Yasemin Uludoğan. Müziği yakından takip edenlerin yolu mutlaka bir şekilde kesişmiştir kendisi ile. 90'lı yılların sonunda ve 2000'lerin başında Grup Eylül projesinde karşılaştık kendisi ile ilk. Üç öğrenci arkadaşın bir araya geldiği ve türkülere popüler yorumlar getiren ekibin bir üyesi olarak çıktığı bu yolculuk daha sonrasında yolunun Erol Evgin ile kesişmesi ile devam etti müzisyenin. Uzun bir süre kendisine sahnede eşlik eden Uludoğan ilerleyen zaman diliminde Evgin'in o çok sevdiğimiz şarkısı "Rüya"yı ilk single çalışması olarak yayınlayadı. Ama bu süre içerisinde Nükhet Duru, Ajda Pekkan, Cenk Eren ve daha birçok sanatçının da sahnesinde kendilerine eşlik etti…

Genel Bakış

0

Kullanıcı Oylaması: 4.41 ( 2 oy)

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*