EDİTÖRDEN
Anasayfa / SÖYLEŞİLER / Leyan Senay

Leyan Senay

Haftanın ilk günü ve yepyeni bir ay içindeyiz. Biz aslında geçen ay yayınlamayı planlamıştık ama bu ayın ilk söyleşisi olması varmış kaderde, bir şekilde buluşmak çok güzel oldu sevgili Leyan Senay ile.

Leyan; davulu ile hayallerinin peşinden koşan Belçika doğumlu bir müzisyen. Müziğin birleştirici gücüne inanıyor ve müziğe piyano çalarak başlıyor, davul  daha sonra hayatına giriyor ve bir daha da çıkmıyor ne güzel ki. Bir yandan İngiliz Edebiyatı eğitimini de tamamlıyor ve yine ilerleyen günlerde stüdyosunu hayata geçirince kendisini kimse tutamıyor.  Birçok ünlü isimle çeşitli projelerde ve sahnelerde yerini alıyor aynı zamanda uluslararası kadın davulcular yarışması ve dayanışma topluluğu olan ‘Hit Like A Girl’ün Türkiye temsilcisi ve organizatörü seçiliyor.

Birçok etkinlikte karşılaşsak da benim de kendisi ile tanışmam Dünya Kadınlar Günü’nde yayınladığı “Bluetiful” isimli single çalışması ile oluyor. Davulculuğunun yanı sıra vokal yeteneğini de gösterdiği; doğu batı müziğini sentezlediği bu şarkısı ile Türk kadının gücünü dünyaya duyurmayı hedefliyor ki ilk başarısını da geçtiğimiz günlerde gösteriyor hatta.  Şarkı dünyanın en büyük müzik dergilerinden Metal Hammer’da da hatta  haftanın şarkısı seçiliyor.

Evet hep davulunun başında gördüğümüz Leyan artık vokali ile de kendini gösteriyor ki yine söyleşimiz sürecinde öğreniyoruz, yeni şarkısı ile çok yakın zamanda da buluşmaya hazırlanıyoruz. Yaşattığı müthiş bir enerji ve sımsıcak bir samimiyet, tam da en sevdiğimiz müzisyen yanı, duruşu. Sayfalarımızda konuk etmekten dolayı çok ama çok mutluyuz. Gücü hiç eksilmesin, nice buluşma yeniden bizimle birlikte olmaya devam etsin.

Kadri Karahan

 

 

İnstagram

Youtube

Twitter

 

Bana göre müziğin sihirli temsilcilerindensiniz ki uzun zamandır takip ediyorum sizi ve ne güzel ki yeni çalışmanız da geçtiğimiz günlerde yayına girdi. Ama ilk söyleşimiz ve sizi biraz daha yakından tanımak istiyorum. Belçika’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculuğunuz var ve ilk enstrümanınız piyano. Ama ne oluyor de yıldızınız onunla barışmıyor ve davul çalmaya yönelerek ters köşe yapıyorsunuz adeta?

Öncelikle merhabalar, sanatın bizleri buluşturduğu için çok mutlu hissediyorum bu yanıtları verirken! Aslında piyanoyu hep çok sevdim ve çocukluğumdan beri emek verdim, güzel sanatlar lisesine başladıktan sonra çok sevmeme rağmen ufaktan uzaklaşmaya başlamıştım, eh bir de ergenliğin vermiş olduğu o asilik belki de beni daha coşkulu bir enstrümanda kendimi buldurandı. Bilmiyorum tam olarak ama her nasıl bir içgüdüyse ona kocaman bir ‘iyi ki’ diyorum! Ayrıca piyano tamamen hayatımdan çıkmadı hala besteler yapıyorum, çok da fayda sağlıyor müzik serüvenime…

 

 

Benim için “milad” dediğiniz bir süreç olmuş ki stüdyonuzu kurmanız ile birlikte her şeyin artık daha başka olacağına inanmışsınız ki görünen de o, olmuş evet. Sosyal medyanın da yapmak istediklerinize şekil vermesi ile bir anda dikkatler sizin üzerine çekilmiş ve ortaya müthiş bir enerji çıkmış; günümüz hareketliliğinde bunu başarmanız elbette ki sürekli çalışmanız ile olmuş değil mi? Yapmak istediklerinizi başka neler şekillendirdi, ne kadar başkaydınız artık ya da ne kadar mutlu, ne kadar özgür?

Kesinlikle miladım 2016 yılı, ben o yıl sadece stüdyomu değil meğer geleceğimi ellerimle inşa etmişim. Hep içimde uhde kaldı, üniversitede arkadaşlarımla keşke daha çok zaman geçirseydim o okul hayatını tüm çılgınlıklarıyla doyasıya yaşasaydım diye… Okuldan çıkar çıkmaz stüdyoya giderdim, önce biraz inşaat ve eksikleri giderip sonra yeni şarkılar öğrenirdim etüt çalışırdım gece yarılarına kadar. Klasik bir müzisyenin doğuşu, 20’lerim dört duvar arasında geçti ama bu bana bir ömür benim olarak kalacak en büyük özgürlüğü bahşetti! Sadece içgüdülerimi ve beni mutlu hissettiren şeyi takip ettim aslında, gerisi kendiliğinden oldu.

 

 

Müzik dünyasında özellikle enstrümanları ile öne çıkan kadın müzisyenleri görmek ayrı heyecan verici, belki bu dünyada çok sık karşılaştığımız bir durum ama ülkemizde nasıl, sizin gözlemleriniz nasıl, mesela bu durumun artıları olduğu kadar eksileri de oldu mu, size göre ülkemiz ya da müziğimiz ve kadın müzisyenler ile nasıl bir ilişki içinde?

Hem artısı hem eksisi olan bir olay. Çok fazla görülmediğinden kadın bir davulcu istenen grup çekim klip vs. olduğu zaman ilk aranan kişi oluyorsunuz. Ama eksisi de yine çok fazla görülmediğinden daha çok eleştiriye, kendini kanıtlamaya zorlamaya ve önyargıya maruz kalıyorsunuz. Ülkemizde hala azınlığız ama sayımız gitgide artıyor, geleceğe karşı çok umutluyum bence bundan bir kaç yıl sonra bu konuların konuşulmasına bile gerek kalmayacak.

 

Sizin vesilenizle haberdar olduğum bir durum var ki o da HLAG Türkiye Kadın Davulcular Yarışması uluslararası bir yarışma. Halen devam eden bir organizasyon mu ki siz Türkiye temsilcisi oldunuz. Yine öğrendiğim kadarı ile aslında yalnız olmadığınızı öğrenmişsiniz ve yüzlerce kadın davulcu ile tanışma şansını da bulmuşsunuz. Bu nasıl bir proje ve halen devam ediyor mu, bu süreci nasıl takip etme şansını bulabilir insanlar ve nasıl dahil olabilirler yapmak istediklerinizin içine?

Kadınlara hayallerinin peşinden koşmaları adına ilham olmayı amaçlayan uluslararası “Hit Like a Girl” kadın davulcular yarışması ve dayanışma topluluğunun tam dört yıldır Türkiye temsilcisi ve organizatörüyüm. Geçtiğimiz üç yıl yarışmamızı düzenledim, bir çok farklı okulda, şehirde, kurumda söyleşiler yaparak ve çeşitli etkinlikler düzenleyerek her zaman bunun sadece bir yarışmadan ibaret olmadığını, bir hayat gayesi ve aslında bir aile olduğumuzu vurgulamaya çalıştım ve bu üç yılın sonunda yanımda 400’ü aşkın kocaman bir aile ile yolumuza devam ettiğimizi gördüm. Bunun sevincini size anlatamam, biz başardık. Birlikte daha güzel olduk ve birbirimizden güç aldık ve buna devam da edeceğiz her zaman. Bu yıl yarışma olmayacak onun yerine topluluğumuzu ön plana çıkaran etkinlikler düzenleyeceğim. Ayrıca geçen yıl yarışmamızın yanı sıra bir de belgeselimiz çekildi ve sevgili Özlem Tekin bize dağları deldim şarkısını hediye etti! Bakalım bu yıl bizi ne sürprizler bekliyor, @hitlikeagirl.tr sayfasından takipte kalın.

 

En büyük hedeflerinizden birinin kadınlara özgürce hayallerinin peşinden gitmeleri için ilham ve cesaret vermek olduğunu öğrendim ki Dünya Kadınlar Günü’nü bir şarkı ile taçlandırdınız: Bluetiful. Şarkınız kendinize verdiğiniz bir hediye olarak ortaya çıkmış ama tüm dinleyicilere de ilham olmasını istemişsiniz. Dijital platformlarda yayınlanan ilk resmi çalışmanız ve şahane de bir klibi var. Bir şekilde sizin için bu buluşma nasıldı, size neler hissettirdi, sonuçtan ne kadar memnundunuz?

Öncelikle çok teşekkür ederim, bu i şarkı da spontan bir şekilde içimden akan bir duyguydu ve ben o hisleri takip etmeye bayılıyorum. Benim için çok değerli olan 8 martta yayınlamak ve her kadınlar gününde “Bluetiful”un da doğum gününü kutlamak istedim. Bu şarkı özgürce hayallerimin peşinden koşarken asla yılmayışımın ve içimde hissettiğim gücün bir göstergesi benim için sözlerinden de anlaşılacağı gibi… Sonuç ve gelen tepkiler hayal ettiğimden de güzel oldu, dinleyenlerin onu çok beğendiğini ve benimsediğini görmek bana en büyük hediyeydi. Sonrasında zaten asıl bomba patladı ve şarkımı uluslararası Metal Hammer dergisinde gördüm ve haftanın şarkısı seçildim, rüya gibiydi.

 

 

Müziğinizde bağımsız ruh ile yol alırken zaman zaman da çeşitli projelere dahil olduğunuzu öğreniyorum ki İskender Paydaş, Nil Karaibrahimgil, Borusan Filarmoni, Murat Boz, Berkay gibi isimlerle sahne deneyimleri de yaşıyorsunuz. Peki şu süreçte hayatınız nasıl devam ediyor, yeni şarkılar olacak mı ya da yeni sahneler, projeler? Önümüz yaz ve güzel bir mevsim bekliyor bizi, sizi neler bekliyor?

İkinci şarkımın kayıtları bitmek üzere ve beni çok yakın zamanda yeni deneyimler bekliyor bu çok heyecan verici. Sürekli üretmeye devam edeceğim bu hazzı aldım bir daha bırakamam. Bir yandan sürpriz sahnelerim de başlayacak yazın. Eşlik ettiğim grup ve orkestralar da dönem dönem tat katıyor serüvenime. Bir yandan da ders vermeye devam ediyorum, ritim be beden perküsyonu workshoplarıyla insanların hayatına ufak izler bırakıyor olmak çok güzel…

 

 

Her müzisyenin bir ilhamı bir esinlenme kaynağı ya da bir hayali, hedefi illa ki vardır. Mesela siz bu yolculuğun başında kimlerden etkilendiniz, kimler sizin bugünki müziğiniz üzerinde etkili oldu. Gerek dünyada gerek ülkemizde mesela davul dediğimizde kimler sizin büyüleyici ve etkileyici? Bir gün için çalışmayı dilediğiniz bir müzisyen var mı mesela?

Ben hep sanılanın aksine ilk ilhamımı davulculardan değil farklı yerlerden aldım sanat hayatımda. Doğa ve orda deneyimlediğim hisler rehberim oldu, İngiliz edebiyatı okudum üniversitede orada sevdiğim yazarlar hayat görüşümü resmetti ve ben onları notaya döktüm, Salvador Dali ve H. Bosch gibi ressamların groteskliğinden çok ilham aldım sanırım saymakla bitmez. Davula gelecek olursak ülkemizde kesinlikle Volkan Öktem, ki kendisi “Bluetiful” sürecinde de hep yanımda oldu bana mentorluk etti, yurtdışında beraber geçen yıl turneye çıktığım Benny Greb çok güçlü bir isim, Viola Smith, Cindy Blackman, Dave Weckl, Anika Nilles… Gerçekten bu liste çok uzar çünkü her biri bana çok şey kattı. Evanescence ve Lindsey Stirling’in ruhumdaki yeri çok ayrı, bi sahneye çıkma şansım olsa birlikte çok mutlu olabilirdim.

 

 

Ve söyleşimizin sonunda kısa sorularım olacak yanıtlarını hemen bir çırpıda vermenizi isteyebilirim?
İlk aldığınız albümü hatırlıyor musunuz ya da başucu albümleriniz deyince neler aklınıza gelir?
İlk aldığım kaset sanırım Özlem Tekin’in “Hep Yek”iydi
Plaklar, kasetler ve devamında CD’ler dijital müzik derken siz en çok hangisinde mutlu oldunuz ya da mutlusunuz?

Çocukluğum kaset, gençliğim CD’ler ile geçti ama kaseti seçiyorum. Hala online şarkı mecralarına uzağım.

Konserler ile aranız nasıl mesela ilk gittiğiniz konseri anımsıyor musunuz ya da en son hangi konseri izlediniz?

İlk konserimi net hatırlamıyorum ne üzücü! Şebnem Ferah olabilir, son konserimse Epica.

Sırada bizi neler bekleyecek ve en yakın tarih ne zaman olacak yeni bir şarkı için? Sıradaki şarkının rengi ne olacak peki ????

Bu şarkımın rengi fazla karanlık! Büyük ihtimal haziran ayında duyacaksınız.

Şarkınız sizi güzel bir ekiple buluşturdu ve devamında da birçok dinleyiciniz oldu, kimlere özellikle teşekkür etmek istersiniz?

Bana herşeye rağmen inanmaktan asla vazgeçmeyen anneme ve her gün bana en güzel miyavlarını söyleyen kedime. Ailem bu başarının asıl mimarı.

Müziğin dışında hayatınızın renkleri nelerdir, bir gününüz nasıl geçer, başka neler yaparsınız, neler sizin vazgeçilmezinizdir?

Hala stüdyoma gitmek tabii ki, ve bi şekilde üretmek create everyday mottosuyla (yazmak, resim yapmak ya da müzik hiç fark etmez) ve sakinlik sessizlik, güzel bir kahve olanından.

Tam da şu anın şarkısı ile veda edelim, bizim için bir şarkı seçin  ve söyleşimizi onunla bitirelim ne dersiniz?

The Cranberries – “Wake up Smell the Coffee” şu anki modumu o kadar yansıtıyor ki, umarım seversiniz.

 

Haftanın ilk günü ve yepyeni bir ay içindeyiz. Biz aslında geçen ay yayınlamayı planlamıştık ama bu ayın ilk söyleşisi olması varmış kaderde, bir şekilde buluşmak çok güzel oldu sevgili Leyan Senay ile. Leyan; davulu ile hayallerinin peşinden koşan Belçika doğumlu bir müzisyen. Müziğin birleştirici gücüne inanıyor ve müziğe piyano çalarak başlıyor, davul  daha sonra hayatına giriyor ve bir daha da çıkmıyor ne güzel ki. Bir yandan İngiliz Edebiyatı eğitimini de tamamlıyor ve yine ilerleyen günlerde stüdyosunu hayata geçirince kendisini kimse tutamıyor.  Birçok ünlü isimle çeşitli projelerde ve sahnelerde yerini alıyor aynı zamanda uluslararası kadın davulcular yarışması ve dayanışma topluluğu olan…

Genel Bakış

0

Kullanıcı Oylaması: 4.9 ( 1 oy)

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*