ve artık “Haftanın Söyleşisi” pazartesi günleri sizlerle olacak. Son günlerin en iyi albümlerinden biri ile karşı karşıyayız. Müzisyen Naci Oğuz’un ilk albümü “Kirpi İkilemi” birkaç gün önce müzik marketlerde yerini aldı. Oğuz ile ilk karşılaşmamızı yakın zaman önce Develer grubu ile gerçekleştirdik. Grubun kurucularından ve aktif üyelerinden olan müzisyen bu ekiple birlikte sahnelerde de yerini aldı.
Aslında bir hayli dolu bir özgeçmişe sahip müzisyen. Beni en çok etkileyen yanı metal müzikle bu yolculuğa başlaması ama zaman içinde kendi müziğini yakalaması ve aldığı eğitimin yanına Erkan Oğur, Bilal Karaman gibi usta isimlerle de çalışma şansını bulması.
Albüme gelince son yılların en güzel enstrümantal çalışmalarından biri dersek belki de abartmamış oluruz, çünkü müzisyen hem kişisel hem de ekip ruhu ile çok güzel bir denge yakalamış ruhunun derinliklerinde.
Sosyal etkileşimlerin ardındaki tezatlarla dolu katmanlardan ve sonucunda oluşan yabancılaşma algısından bahseden çalışma kişinin iç dünyasını keşfetme yolculuğunda su yüzüne çıkan hisleri enstrümanların yardımıyla ele alıyor üstüne. Elektrik gitar başta olmak üzere insan sesinden asma davula renkli bir enstrüman seçkisi ile de bir arada oluyoruz.
Bir ayın ilk günü ve Müzik Ekspres’in bu ayki ilk söyleşisi; kendisi ile tanışmaktan, albümü ile buluşmaktan çok mutluyuz ve bu güzel albümü açıp yeni bir müzisyen keşfetmek isteyen tüm dostlarımızı bu söyleşimize bekliyoruz. Bir not daha; sevgili Naci Oğuz’un da ilk söyleşisi aynı zamanda, dilerim nicesinde buluşuruz, karşılaşırız temennimizi de buraya bırakıyor ve kendisine bir kere daha teşekkür ediyoruz.
Kadri Karahan
Uzun uzun albümünüz “Kirpi İkilemi”ni konuşacağız ama öncesinde biraz sizi yakından tanıyacağız. Öğreniyorum ki küçük yaşlarda üstelik metal müzikle tanışarak gitar çalmaya başlıyorsunuz. O yıllar / yaşlar sizin için nasıl bir heyecan oluyor bu ve müziği keşfetme yolunda ilk adımları nasıl atıyorsunuz?
Aslında ilk adımları düşündüğümde oldukça küçük yaşlarıma gidiyorum. Gerçek anlamda anne karnından itibaren çok fazla müzik dinletilerek büyüdüm. Annemin de babamın da kültürlerinden ve eğitim hayatlarından biriktirdiği kocaman bir müzik arşivi vardı. Müzik açılırdı, dinlenirdi ve müziğe eşlik edilirdi. 3 – 4 yaşlarımda da kısa süreliğine piyano eğitimi aldığımı hatırlıyorum. Daha sonrasında evde klasik gitar, org gibi enstrümanlar olsa da on ikili yaşlarıma kadar bir enstrümanla düzenli vakit geçirmedim ama müziğin benim için her zaman heyecanlı ve yaşadığım anların etkisini derinleştiren bir yanı oldu.
Sonrasında en yakın çocukluk arkadaşımın elektrik gitar çalmaya başlayıp beni de etkilemesiyle beraber elektrik gitar çok hızlı bir şekilde hayatıma girdi ve hayatımda büyük bir yer kaplamaya başladı. Sürekli yeni şeyler öğreniyor, yeni müzikler keşfediyor, onları çalmaya çalışıyor ve birbirimizle yoğun bir şekilde paylaşımlarda bulunuyorduk. Bir yandan da şimdilerde çok iyi bir luthier olan Uğur Elcik abimden gitar dersleri alıyorduk. İlk adımlar çok değerli ve güzeldi gerçekten.
Daha sonrası tamamlanan bir lisans eğitimi var ama bu süreçte çok değerli isimlerle çalışma imkanı da buluyorsunuz. Erkan Oğur, Bilal Karaman, Erman Dirikcan. Bu birliktelikler sizi nasıl hazırlıyor, bugün yaptığınız müziğin şekillenmesinde nasıl bir rol oynuyor?
Çok ciddi bir rol oynuyor açıkçası, bu soru nasıl cevaplarsam cevaplayayım tam olarak tatmin hissedemeyeceğim sorulardan sanırım. Ama bir müzisyenin ve gitaristin enstrümanının yürüdüğü yolda hayranlıkla dinlediği müzisyen ve hocalarla çalışma ve sohbet etme imkanı bulması gerçekten güzel bir şans. Paylaşılan bilgiler ve deneyimler çok daha farklı bir şekilde akla kazınabiliyor.
Bu isimlerden de çok fazla şey öğrendim. Aynı zamanda gerek lisans eğitimimdeki hocalarım gerek de müzisyen veya müzisyen olmayan arkadaşlarım ve ailem bütün bu yaptığım müziğe beni doğal bir akışla hazırladı. Ve tabi müziğimi bir çok açıdan çok etkiledi. Tüm bunlarla beraber özellikle perdesiz gitarı keşfetmek ve onunla vakit geçirmek müzik düşünmekle ilgili hayatımda çok önemli bir rol oynadı.
Yakın zaman önce tanıştığımız bir grup var: Develer. Etnik unsurların yanı sıra caz, fussion, ambient, gibi farklı unsurların bir arada olduğu müzik dünyamızın son yıllarda sessiz sedasız kazandığı önemli gruplarımızdan birisi. Adınız ve enstrümanınız ile ilk kez burada karşılaşıyoruz. Nasıl yan yana geliyor bu ekip ve siz nasıl dahil oluyorsunuz?
2019 yılında Niko Doğu ve Muaz Ceyhan güzel bir denk gelme hikayesi ile tanışıyorlar ve beraber çalmaya ve vakit geçirmeye başlıyorlar. Çok sürmeden de aralarına bir gitaristin katılmasını istiyorlar. Nikoyla da o dönem uzaktan da olsa okuldan birbirimizi tanıyorduk. Dolayısıyla onun da aklına ben geliyorum davet ediliyorum. Daha sonra biz ilk beraber çaldığımız günden itibaren uydurabildiğimiz her güne bir prova ayarlayıp bol bol çalıyor, yiyip içiyor ve sohbet ediyorduk. O günden beri de beraberiz, Develer de kesinlikle kendi özelinde inanılmaz bir süreç hem kendi adıma hem de grup adına. Orada da çok heyecan verici şeyler olacak yakında bilmenizi isterim.
Develer ile konserleriniz de oldu ki eminim bu süreçte siz de solo projelerinize devam ettiniz bir yerde. Geçen seneye geliyoruz ki üç çalışmanız yayınlandı ve albümünüze dair ilk ipuçlarını verdi. Öncelikle bir solo albüme ne zaman hazır olduğunuzu hissettiniz ve bu ilk çalışmalar nasıl yansıdı dinleyiciye, nasıl izler bıraktı sizde?
Solo bir albüm yapma kararını üniversitenin başında aslında vermiştim hatta o yıllar nasıl bir albüm yapmak istediğime dair çeşitli seçenekler de oluşturmuştum ancak tam anlamıyla hazır olmak üniversitenin bitimine denk gelebildi. Bu albümün demo kayıt adımlarını 2019’un sonlarına doğru atarken pandemi üretim sürecini hızlandırdı. Yani dinleyiciye nasıl yansıdığını tam olarak anlamak için biraz daha zaman geçmesi gerektiğini düşünüyorum açıkçası. Şimdilik o dönem kendi başıma yaptığım müzikleri ve
içimde biriken şeyleri, yolda böyle büyüterek paylaşmak ve bunların başkalarında birtakım hisler uyandırdığını görmek oldukça özel.
Gitarı ve perdesiz gitarı dramatik birer anlatıcı olarak görüyor ve enstrümanın ötesinde saklı bu oyuncuları öne çıkaran şarkılar yazdığınızı söylüyorsunuz. Bunu biraz açalım istiyorum ki bir yerde farklı müzik türleri ve kültürleri var bir yanda da o karanlık progresif formlar. Siz mesela bu forma nereden aşinasınız. Hayatın içinde müzik sizin için nasıl bir yerde, müzisyen kimliği ile birleştiğinde o durum nerede, nasıl bir dengede?
Biraz karışık açıkçası. Ailem, arkadaşlarım ve müzisyen dostlarımdan edindiğim geniş bir müzik kültürü var. Zaman geçtikçe ve özellikle de müzikle akademik ve profesyonel anlamda ilgilenmeye başladıkça dinleme alışkanlıkları biraz değişebiliyor, dolayısıyla bir çok yerden aşinalık kazandım bunlara.
Yaptığım müzikte dinlediğim ve aklımda kalan gerçek anlamda her şeyi farklı süzgeçler kullanarak oluşturmaya çalışıyorum, yaptığım parçaları da bir anlamda şarkı olarak görüyorum. Perdesiz gitarı ve elektro gitarı bir vokal gibi bir şeyler söylemeye, anlatmaya
derdi olan anlatıcı gibi duyurmaya gayret ediyorum diyebilirim. Niyetim aslında bir anlamda aşıklar gibi olmak.
ve şimdi henüz çok yeni buluştuğumuz bir albümünüz var. Sosyal etkileşimlerin ardındaki tezatlarla dolu katmanlardan ve sonucunda oluşan yabancılaşma algısından bahsettiğinizi söylüyorsunuz ve bunları yaparken insan sesinden asma davula renkli bir enstrüman seçkisi kullanıyorsunuz ve bunları yaparken yalnız değilsiniz. Albümdeki müzisyen ekipten bahsedelim istiyorum öncelikle, ve beraber
kayıt sürecinizdeki yolculuğunuzdan.
Albüme benden başka künye içerisinde katkı veren sekiz inanılmaz müzisyen var bu süreçte. Gerçekten yanımda olmaları ve bu albümde elleriyle ruhlarıyla var olmaları benim için çok özel.
Parçaların demoları bittikten sonra yakın çevreme, müzisyen dostlarıma, hocalarıma artık albümü dinletiyor ve fikir alışverişinde bulunuyordum. O sıralar Aybars Gülümser ile yaptığım sohbetlerde de bir yandan bu albümün kayıt ve prodüksiyon süreci ile ilgili konuları konuşurken olaylar daha fazla netlik kazanmaya başladı. Aynı zamanda dinleyicisi olduğum ve o dönem uzaktan tanıdığım müzisyen arkadaşlarım Atakan Türkan ve Barış Dağhan’a ulaştım. Onlar da beraber parçaları çalışmayı ve bu projeye dahil olmayı çok şanslıyım ki kabul ettiler. Trio olarak onlarla provalayıp kayda hazırlandıktan sonra albümdeki 6 parçanın perküsyon, davul, bas ve kontrbaslarını Emir özgören’in kayıt mühendisliği ile Drum and Bass Stüdyo’da kaydettik. Bir yandan da müzisyenliklerini çok beğendiğim ve çok yakın arkadaşlarım oldukları için şanslı olduğum Kerem Talat Önol(Elektrik, Akustik Gitar), Gazele Aydın (Vokal), Zeliha Doğusan (Flut), Deniz Ali Karatoka (Davul) ile parçaların provalarını yaptık. Gitar ve kalan vokal kayıtları ile beraber VahaStudios ta kayıtları tamamladık.
Üstünden biraz zaman geçti açıkçası, 2021’in Temmuz ayıydı kayıtlar tamamlandığında, gerçekten inanılmaz keyifli günlerdi. Parçalarımın bilgisayar demolarından, şu an dinlediğimiz son haline gelme sürecini yaşamak inanılmaz heyecanlı ve öğreticiydi. Yukarıda saydığım her isim albüme ayrı bir değer, derinlik ve minnettar olduğum izler bıraktı. Aynı zamanda albümün çetrefilli mix/mastering sürecini mixte Emir Özgören ve masteringde Aybars Gülümser üstlendi.
Son olarak bu yukarıda sağdığım müzisyenlerin her birinin kendi projelerine ve yer aldığı projelere bakmalarını kesinlikle tüm okuyuculara öneririm.
Bu albüm vesilesi ile haberdar oldum böyle bir sendromdan :) Kirpi İkilemi şöyle tanımlanıyormuş: Soğuk havalarda bir grup kirpinin ısıyı paylaşmak için birbirine yaklaşmaya çalıştığı bir durumu tanımlar. Ancak keskin dikenleriyle birbirlerine zarar vermekten kaçınamayacakları için ayrı kalmaları gerekir. Hepsi yakın bir karşılıklı ilişki niyetini paylaşsalar da, kaçınamayacakları nedenlerden dolayı bu gerçekleşmeyebilir. Çok ilginç geldi. Şimdi bu tanımlamayı alarak albüm ile olan bağını konuşabilir miyiz. Bana kalırsa bu çok heyecan ve merak uyandırıcı?
Bu albümdeki bütün müzikleri yazma sürecim o dönem yaşadığım çıkmazlarla çok ilgiliydi ve iç içeydi. İnsan ilişkileri bana her zaman çok ilginç ve düşünmesi, çözümlemeye çalışması keyifli şeyler olarak gelmiştir. Albümü yazma döneminde ben de bir çok insan gibi
hayatımdaki çeşitli ilişkilerle, roller ve kavramlarla ilgili bir sürü çıkmaza giriyor ve sorun yaşıyordum. Sanslıyım ki o dönem bu yaşadığım şeyler bir şekilde o gün alınan ufak kayıtlara, demolara ve bir anlamda notlara dönüşüyordu. Bu albümdeki her bir parça o
dönem hayatımda etkisi olan insanlarla ve kavramlarla yaşadıklarımın ve bu yaşadığım sürecin birçok insanda ortak oluşunun dışa vurumu ile oluştu. Kirpi İkilemi da bu hisleri anlatmakla ilgili çok iyi bir başlık bence.
Albüm şu anda yayında; enstrümantal albümlerin dinleyicisi ya da alternatif müzik takipçileri elbette yakalamakta gecikmeyecek ama genel olarak günümüz müzik hareketliliğinde size göre nasıl bir yer bulmalı ya da bulacak müzik dünyası içinde?
Bir yerde bir müzisyen olarak kolay bir yolu seçmiyorsunuz ve yıllar sonra bile belki de etkisi üzerimizde olacak bir çalışma ortaya çıkarıyorsunuz. Çok sonraya uzanmayabilirim ama şu anda neden bu albümü dinlemeli dinleyici, en çok nerede dinlemeli mesela, dinlerken kendisine ne eşlik etmeli diye sorabilir ve sizden bir yanıt isteyebilirim belki.
Günümüz müzik dünyasında hızlı bir şekilde çok büyük kitlelere ulaşması kolay bir müzik değil dediğiniz gibi. Nasıl bir yer bulmalı konusu tartışmalı bir konu ama bu albümdeki hislerle hayatında benzer bir şekilde ortaklık ettiğini düşündüğüm çok insan var ve tabii ki bu müziğin o insanların karşısına çıkması ve onların hayatına yer yer eşlik etmesi beni çok mutlu eder.
Gündelik hayatın telaşı içinde hem kalabalıkta olduğumuz hem de kendimizi o kalabalıktan soyutlamak istediğimiz anlar oluyor. kimi zaman toplu taşımada kimi zaman bir mekanda kimi zaman sokakta yürürken dinlendiğini düşünmek bana iyi bir fikir gibi geliyor. gözleri kapatarak dinlemek de oldukça iyi bir seçenek. Ama genel olarak şunu söyleyebilirim: Sırf bu albüm özelinde değil müziği biraz özenle ve ona odaklanarak dinleyebilmek kişiye çok özel bir deneyim sunuyor.
Peki ben şimdi cevabımı vereyim adıma. Öncelikle büyük saygı duydum müziğinize ve sizi tanıdığım için de çok mutlu oldum. Ama mesela daha fazla sizi nerede dinleyebiliriz. Mesela bu albüm ile ilgili neler olacak ya da olması temenniniz var. Sahneleri merak ediyorum mesela, konserler düşünecek misiniz ya da başka projeler, Develer ile olsun solo olsun, nerede karşılaşacağız sizinle bu sene içinde?
Ben de öyle kesinlikle, gerçekten çok teşekkür ederim. Konser kesinlikle düşünüyorum bu proje özelinde. öncelikle lansman konseri olacak gibi gözüküyor sonra tabii ki dinleyici ile buluşabileceği mümkün olacak bir çok yerde sahnelenmesi kesinlikle istediğim bir şey.
Develerden de tanıyabileceğimiz Kerem Duru ve Salih Eren Kurç ile albümün konser provalarına başladık. Aynı şekilde Develer’le de çok heyecanlı bir süreç ilerliyor tahminimce, oradan da güzel haberler gelecek. Öncelikle İstanbul’daki sahnelerde konserler başlayacak.
Plaklara, kasetlere, sonrası CD’lere ve şimdi dijital müziğe yetişmiş / içinde olan biri olarak sizden bu süreçlere dair bir değerlendirme almak istiyorum. Siz en çok hangisi ile mutlusunuz. Bu albüm mesela belki de bir plak olarak karşımıza çıkabilir mi biz koleksiyoncular adına? Bir de klip düşünüyor musunuz mesela bir çalışmanıza?
Biraz nostaljik bir açıyla bakınca sanırım kaset benim hafızamdaki en iyi hissettiren haldi, çocukken oynaması keyifli de oluyordu. Bu değişim süreci de çok kontrol edebileceğimiz bir şey değil gibi müzik gibi bir çok şeyin de tüketilme şekli değişiyor zamanla, bu süreçte üzücü olan şey dağıtım ve tüketimin dengesizliği, bazı müziklerin potansiyel dinleyici ulaşmasının zorluğu, fikir hakları tartışılması gereken konular.
Bu albümün bir plak olarak çıkmasını gerçekten çok isterdim ancak bu belki sonra gerçekleşebilecek bir süreç. “Kirpi i İkilemi” isimli parçaya bir klip çektik, çok geçmeden onu da yayınlayacağım.
Sonlara doğru kısa sorularım ile gelelim. İlk aldığınız albümü hatırlıyor musunuz mesela, bugün baktığınıza o albüm nasıl bir
yerde sizin için?
Kendi satın aldığım ilk albümü tam olarak hatırlamasam da elime aldığımı hatırladığım ilk albüm babamın arşivlerinden, 1998 yılında yayınlanan Athena’nın ‘Athena’ albümünün kasedi. Hepimizin bildiği gibi içinde gerçekten hafızalara kazınmış çok fazla şarkı olan bir
albüm. Müziğin dürtüselliği ve harekete geçirme etkisini fazlasıyla taşıyan bir albümdü benim için. Özellikle de çocukluk yıllarına götürdüğünü düşününce yeri türkiyedeki birçok insandaolduğu gibi ben de çok özel.
Birlikte çok değerli isimlerle çalıştınız ama çalışmayı çok istediğiniz başka isimler de var mı bir projede, bir albümde?
Kesinlikle var, ülkemizde gerçekten çok özel müzisyenler sanatçılar var. Farklı stillere, seslere, enstrümanlara da çok fazla hayranlığı olan biriyim. biraz daha süreç ilerledikçe belli olacak şeyler ama şu sıralar beni en çok üflemeliler etkiliyor diyebilirim.
Günümüz müzik dünyasında kimleri dinliyorsunuz, kimleri başarılı buluyorsunuz?
Bu da ne kadar müzisyen saysam tam olarak tatmin hissedemeyeceğim sorulardan. Gerçekten çok fazla başarılı müzisyen var, gerek ülkemizde gerek de dünyanın her köşesinde enstrümancılık, şarkı yazarlığı, bestecilik konularında takip edilmeye değer çok fazla isim var. Günümüz dönemi ve müzik dünyasını düşününce alfa mist, mammal hands aklıma gelen ilk isimler ancak bir isim söylemek hep bir sonrakini düşündürüyor bana.
Dinlediğimiz müzikler dönem dönem değişiklikler gösterebiliyor, daha çok geçmiş yıllarda yapılan defalarca dinlediğim müzikleri dinlemeyi seviyorum. Türkiye’deki enstrümantal müzik dünyasının da içinde inanılmaz bir arşivi olduğunu düşünüyorum.
Genellikle enstrümantal müziklerin hakim olduğu sinema dünyasında, mesela hiç film müzikleri düşündünüz mü, hayata geçirdiniz mi? Bir filmin müziklerini yapmak isteseydiniz hangisi olurdu?
Lisans dönemi ve sonrasında gerek okul gerek portfolyo oluşturmak için bu tarz çalışmalar yaptım, aslında bir filme müzik yapmak lise zamanlarımdan beri çok istediğim bir şey. kendi müziğime de aslında bunun yansıdığını düşünüyorum. İsim vermek yine zor ama distopik bir filme müzik yapmak çok iyi olabilirdi ve tabi toplumsal hayatın içinden hikayelerin olduğu filmlere de müzik yapmayı çok isterim.
Amatör müzisyenlere neler söylemek istersiniz, ilk zamanlarında nelere dikkat etmeliler, nasıl bir yol izlemeliler?
Yani çok uzatmak istemem öncelikle ama tabii ki çok çalışmak çok prova etmek önemli bir konu ve tabi vazgeçmemek sanırım en önemlisi bu.
Amatör kalmak ve kendin olmak da çok önemli aynı zamanda hayatın gerçekleri içerisinde saf müzisyenliğinle geçinmek, işine yatırım yapmak pek kolay değil. Ben de bir yandan daha yolun başında olduğumu düşünüyorum açıkçası. Öğrenecek çok şey var. Hepimize tavsiyem yapmayı sevdiğimiz şeye inanmamız, ondan ve kendimizden vazgeçmememiz ve bunun için sabırla emek vermemiz.
Bizim için bir şarkı seçmenizi istiyoruz konuklarımızdan. Ama sizden iki şarkı istiyorum, biri sizi en etkileyen enstrümantal çalışma olsun, biri de şu anki şu süreçte en çok dinlediğiniz şarkı olsun lütfen :)
İlk aklıma gelen Erkan Oğur’dan ‘dokunmak’ adlı parça, aynı isimli albümünü de tavsiye ederim. Deniz Tekin, Geeva Flava ve Dilan Balkay dan Geri Dönerim isimli parça da şu sıralar tekrar tekrar dinlediğim şarkılardan .