Bu hafta sizlerle üç müzisyeni buluşturacağız. Ama bu buluşmanın öyküsünden önce benim kendileri ile buluşma sürecimi biraz anlatmak istiyorum. Sevgili Önder (Gramafonia) ile pandemi sürecinde henüz Adana’da yaşadığı süre içinde tanıştık, yazıştık ve sık sık telefonlaştık, o dönem yayınladığı albümü çok sevdim ve bu sayfalarda konuk ettim. Devamında da iyi işler yapabileceğine hep inandım ve bir gün için onunla İstanbul’da da buluşabilmeyi diledim.
ve bu dileğim oldu da; ama burası büyük bir şehir ve hepimizin hayat telaşları var. Aylar geçti bir türlü yan yana gelemedik. Sonra bir gün bir bağımsız konser etkinliği öncesi nihayetinde buluşabildik. Yanında iki müzisyen arkadaşı vardı ki Ahmet’i biz hayata geçirdiği Kazım projesinde Müzik Ekspres sayfalarında paylaşmışız, ama hepsi o kadar, buluşmak ve tanışmak o güne kısmetmiş; kendisinin bir duo projesi içinde çalıştığı arkadaşı Ekim de o gün oradaydı ve bu üç arkadaş yeni bir projenin hazırlığı içindelerdi: MDF x Gramafonia
Derken bu cazın ve Hiphop’un buluşması elbette ilgimi çekmişti ki ben hemen hemen bu söyleşide okuyacağınız her şeyi aslında o gün de orada sormuştum kendilerine. Tamar Records etiketi ile geçtiğimiz hafta ilk şarkıları yayınlandı mesela ve biz yine bir çırpıda ama bu kez sosyal medya üzerinde bir araya geldik. Bu projenin ilk söyleşisini hak etmiştik.
Gramafonia ile başlıyoruz, sitemiz sayfalarında uzun uzun daha önce yayınladığımız söyleşimize ulaşabilirsiniz. Sevgili Ahmet ile devam ediyoruz ki Kazım projesinin son şarkısı “Can” geçtiğimiz ay yayınlanmıştı. Ekim ile final yapıyoruz ki o da MDF ekibinin diğer üyesi. Özetle tam da istediğimiz gibi müziğin, renklerin, seslerin, enstrümanların buluşması ve karşınızda üç değerli ve başarılı müzisyen ve yeni projelerinin ilk meyvesi: Dijital Korkuluk
Kadri Karahan
Gramafonia
Sevgili Önder 2021 yılında uzun uzun konuşmuştuk. O süreçte “Global Bando” albümün çok yeniydi ve devamında da yine single ya da projelerle karşımıza çıkmaya devam ettin. Ama kuşkusuz bir şeyler değişmeye başladı hayatında, artık İstanbul’dasın ve gelişin “İstanbul Sokakları”nda kendini gösterdi ilk. İstanbul seni nasıl karşıladı, ilk heyecanın ne oldu?
İstanbul’a gelişime sebep olan bir konserdi aslında 18 Mart’ta Babylon’da gerçekleşen ‘Tamar Gecesi’ etkinliğinde sahne almak için geldim. Daha önceki röportajımızda İstanbul konusunda çok kesin konuşmuştum ama bu sefer her şey çok hızlı gelişti ve tekrar burada yaşama kararı aldım. Çünkü bir şekilde işler burada yürüyor, bunun dışında şansımın burada olduğunu hissediyorum. Uzun soluklu dostluklar ve hatırı sayılır bir network’e sahip olduğum için gerek iletişim konusunda gerek müzikal anlamda zaten kendimi hep buraya ait hissettim; tekrar o maneviyatı enerjiyi aldım ve işler gayet yolunda.
Sürekli bir çalışma ve üretme temposu içinde olduğunu biliyorum ki kısa bir süre önce haberini aldığım ve geçtiğimiz günlerde yayınlanan GraXMDF projesinin de ilk meyvesi ile karşılaştık. Evet “Dijital Korkuluk” artık bizimle, peki bu ekiple nasıl bir araya geldin, sen adına neler yaşandı bu birlikte, heyecanını dinlemek istiyorum, nasıl bir soluk olacak sana göre müzik dünyasında?
Ahmet ile tarihini hatırlamadığım zamanlar Ankara’da yollarımız kesişti her çarşamba Haymatlos’ta Jam Session yapılırdı ve Ahmet bateri çalardı. Benim de ona MC olarak eşlik ettiğim günlerde tanıştık. Yıllar sonra ona Hiphop-Jazz’ın bir arada olduğu sound ile ilgili gerçekleştirmek istediğim projeden bahsettiğimde, büyük bir heyecan içinde “Tamam o zaman biz de varız!” dedi. Ve bu her şeyi ateşleyen ilk adım oldu. Benim için bu proje müzikal hatıra rafımın en üst noktasında yer alacak. Çünkü ilk defa bir band ile çalıştım; bu birliktelik cok iyi hissettiriyor. Daha önceleri band projelerine eşlik ettiğim olmuştu fakat bir araya gelip sıfırdan yarattığımız bu sound her şeyi başkalaştırdı.
İşin en güzel tarafı Ekim ve Ahmet hakkında hissettiğim şeylerin karşılığında onların da bana karşı aynı hislerde olmasıydı. Oturup MF DOOM’dan Sun Ra’dan jazz ve hiphop’un aslında ne kadar uyumlu olduğundan konuştuğumuzda onların da zamanla bu kültür ile alakalı meraklarını ve heyecanlarını gördüm. Ve bu heyecanı yarattığımız soundda nakış gibi işlemeleri çok özel ruhların birleşimini ortaya çıkardı. Orjinal bir proje her anlamda çok güzel isimlerden olumlu yorum aldık, insanların çalışmalarımızı dinledikten sonra ettiğimiz sohbetlerde gözlerinin içindeki ışık bana daha da cesaret ve mutluluk verdi. Bu projenin uluslararası sahnelerde yer almasını istiyorum; bu hem projeye güvenimi hem de gelecek günlere dair bakış açımı muzikal anlamda ileriye taşıyacak adımlardan biri olduğunu biliyorum. İstanbul jazz ve hiphop sahnesine taze ve saf bir kan kazandığımızın değeri de bir an önce anlaşılır umarım tek temennimiz bu olsa gerek.
Öncelikle GraxMDF projesini canlandırmak ve çok fazla sahne yapmak istiyorum. Onun haricinde dj setlerim ve uretimlerim devam ediyor. 2023 yılı benim için iyi anlamda çok sürprizli ilerliyor. Heyecanlandigim çok fazla proje var. Bu projeler gerek solo gerek collab işler doğrultusunda dolu dolu bir yıl olacak. Şuan odaklandigim yegane proje GraxMDF desem abartmış olmam. Vakit kaybetmeden gerek Türkiye de gerek uluslararası sahnede bu ekibi olabildiğince nitelikli kulaklara ve ruhlara ulaştırmak istiyoruz. Montreux jazz belki kim bilir :)
ve yine öğrendiğim kadarıyla bu ayın son günlerinde Hedonutopia ile bir düet gelecek. Bu buluşma nasıl gerçekleşti, nasıl bir çalışma bekleyecek bizi?
Bu ortak proje Can Tan (Trash Can Boy) aracılığıyla gerçekleşti. Bir gün Kadıköy de gecenin bir vakti ile baslayan tum hikayeler gibi fikirlerin carpismasiyla ortaya cikti. Can’ın böyle bir projem var ne dersin diye bahsetmesiyle kafamda o an ne yapmam gerektiği ile ilgili zaten bir plan çizmiştim. Hedonutopia ‘dan Fırat’in vokali şarkınin kemigini olusturmustur. Benim bölümüm aslında buradan referansla projenin konseptine uygun şekillendi. Can in muthis prodüksiyon zekası ve vizyonuna Fırat’ın ruhani vokali eklenince çok etkilendim ve ilham aldim. Ortaya güzel bir şey sarki çıkardık. Umarım dinleyenler beğenir. 31 Mart’ta Tamar Records etiketiyle bütün dijital platformlarda olacak ben de heyecanlıyım.
Müziğinde ve tarzında bambaşka bir yerde olduğunu ve samimiyetini biliyorum. Bu yıl adına seninle başka nasıl, nerede karşılaşabiliriz, ne gibi sürprizlerin olabilir bize, bu yolculukta gelinen süreçte adına memnun musun; kimler bu yolda seninle, dinleyicilerinle dostluğun nasıl bir yerde, hedeflerin ya da hayallerin neler?
Öncelikle MDF ile projemizi canlandırmak ve çok fazla sahne yapmak istiyorum. Onun haricinde dj setlerim ve üretimlerim devam ediyor. 2023 yılı benim için iyi anlamda çok sürprizli ilerliyor. Heyecanlandığım çok fazla proje var. Bu projeler gerek solo gerek collab işler doğrultusunda dolu dolu bir yıl olacak. Şuan odaklandığım yegane proje GraxMDF desem abartmış olmam. Vakit kaybetmeden gerek Türkiye de gerek uluslararası sahnede bu ekibi olabildiğince nitelikli kulaklara ve ruhlara ulaştırmak istiyoruz. Montreux jazz belki kim bilir :)
Ahmet Kazım Müftüoğlu / Kazım / MFD
İKSV’nin 2019 yılında düzenlediği “Genç Caz” yarışmasının kazananlarından birisin ve ardından 26. İstanbul Caz Festivalinde ilk konserini de gerçekleştirdin. Kazım projeni konuşalım istiyorum ama öncesi seni biraz yakından tanıyalım. Müzik nasıl başladı, bu ilk başarı seni devam etmeye ne kadar hazırladı, ilk heyecanın, ilk adımların….?
Müzik yolculuğuma Ankara’da iki yıl bölümünde eğitim gördüğüm klasik kompozisyon alanı ile başladım, ardından bu bölümü bırakarak caz eğitimime başlamak için İstanbul’a taşındım. Senin de dediğin gibi buradaki ilk yılımda İKSV’nin düzenlediği yarışmanın kazananlarından oldum. Bir genç müzisyen olarak yaptığım işlerin ilgi ve taktir görmesi motive edici olmuştu tabi.
Doğu mistisizmi, mitolojisi ve müziğinden beslendin ve bunları caz olgusu ile harmanladın ve konservatuar arkadaşların ile birlikte bu projeyi hayata geçirdin ki ilk sizle buluşmamız “Between Two Wars” ile oldu ve onu devamında “Kibrit” izledi. Bir müzisyen olarak hem bağımsız olmayı hem de pek alışık olmadığımız bir deneyselliği denedi Kazım. Peki tepkiler nasıldı, seni bir sonraki çalışma için nasıl hazırladı akış, zaman?
Ana akım işler ortaya koymadığım ve belki de üretimlerime bağımsız olarak devam ettiğim için büyük kitlelere ulaşamanın bir zorluk
olduğunun farkındayım. Ancak dinleyici kitlemden, fikrine değer verdiğim kimselerden aldığım yorumlar/eleştiriler benim için mutluluk verici ve bir sonraki işlerim için çalışmaya da şevk ediciydi. Mayıs ayında yeni bir EP yayınlayacağımı da buradan duyurmak isterim.
İnsanın kendisini sorgulayacak da dediğin “Can” ise çok yakın zamanın bir eseri ki ben etkisini hissettim ve taşlar müziğin, anlatmak istediklerin adına yerine oturdu diyebilirim. Peki biraz müzisyen kimliğini tanıyalım istiyorum aslında daha çok bu ülkede müzisyen olabilmeyi tanımlamanı diliyorum, nasıl bir üretim ve paylaşım içinde oluyorsun, ne kadar her şey istediğin gibi ilerliyor, ne kadar mutlusun bu kimlikle?
Yorumun için teşekkür ederim, “Can” gerçekten de gerek kendi adıma, gerek de başkaları adına bir şeyler anlatmaya çalıştığım bir
müzikti. Soruna gelecek olursam; elbette güçlükleri var bu ülkede müzisyen olmanın, kendinden olabildiğince az taviz vererek
ilerlemenin… Ancak seninle burada bu röportajı yapıyor olmak dahi tek başına mutlu edici bir paylaşım. Bu gibi paylaşımların artmasını diliyorum ve sana da teşekkür ediyorum.
MDFxGramafonia projesine gelelim; buradaki heyecanın nasıl; mesela bu projeyi sahnede de dinlemek isterim zira Kazım projeni de aynı şekilde; bu anlamda çalışmalar var mı, ötesine başka sürprizlerin, hayata geçirmek istediklerin neler mesela; nerelerde
karşılaşabiliriz adınla, enstrümanınla?
Dediğim gibi Kazım ile yeni EP ve ardından konserler, ardından da yine yeni müzikler ve yeni işbirlikleri yolda.Kâzım ile yoğun bir yıl geçirmeyi hedefliyorum. Kısaca bahsedecek olursan “MDF” dostum Ekim ile hem duo hem de farklı sanatçılar ile üretimde bulunduğumuz bir proje diyebilirim. Gra ile işbirliği yaptığımız projeye de MDFxGramafonia adını verdik. Bu proje hepimizin çok güvendiği ve uzun zamandır da üzerinde çalıştığı, farklı ekollerin prensiplerini bir arada duyurduğumuz ve bunu da kendimiz olarak yapmayı hedeflediğimiz bir proje. Bu proje kapsamında hem konserler hem de yayınlanacak yeni müzikler tabi ki var. Bunları zamanla duyuracağız. Ekim ve beni de “MDF” olarak sahnelerde göreceksiniz.
Ekim Benzetsel / MFD
Ekim bu ekipte en az tanıdığım sensin aslında, seni daha yakından tanımak istiyorum öncelikle, sen müziğe ilk adımları nasıl attın, nasıl bir eğitim süreci ve devamında nasıl bir profesyonel geçiş yaşadın adına, bugüne kadar seninle nerede, hangi sahnelerde,
projelerde karşılaştık mesela?
Müzikle ilişkim kendimi bildim bileli bir arayış içinde gelişti. Müziğe 6 yaşında Bilkent Üniversitesi Konservatuarı’nın keman bölümüne girerek başladım. Liseye geçerken kemanı bıraktım ve şarkı söylemeye başladım. O sıralarda caz ile tanıştım. Eğitim
hayatıma önce Bahçeşehir Caz Sertifika Programı’nda, sonra da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın caz vokal bölümünde devam ettim. Üniversite yıllarında piyano ve besteciliğe olan ilgim iyice belirginleşti ve okulu bırakıp tamamen besteciliğe odaklandım.
Bu sancılı arayış süreci, arkasında pek çok tamamlanmamış beste ve vokalist olarak nadiren çıktığım sahnelerden başka bir şey bırakmadı açıkçası. MDF olarak Ahmet ile yaptığımız işler bunca yıllık çalışmalarımın ilk meyvesi oldu. Yine de yayınlanan single’a,
tamamladığımız bestelere ve üzerinde çalıştığımız projelere baktığımda, iyi ki proje üretmek için acele etmek yerine stilimin olgunlaşmasına izin vermişim diyorum.
ve ilk sohbetimizde MDF Duo ile de tanışmış oldum ki Ahmet ile birlikte hayata geçirdiğiniz bir proje. Daha önce birlikte sahne performanslarınız da oldu ki ilk tanışma, ilk birlikte çalışma ve devamı, bu ikiliye dair ne varsa senden dinleyelim burada, yeni
çalışmanıza dair, onu bir sonraki soruya saklıyorum :)
Ahmet ile bir araya gelmek ikimizin de bestecilik hayatında bir dönüm noktası oldu desem abartmış olmam sanırım. Geçmişte kolektif üretime karşı şüpheyle yaklaşan biri olarak, MDF’nin oluşum süreci bu konudaki görüşlerimi ciddi anlamda değiştirdi diyebilirim.
MDF’nin kurulması aslında MDFxGramafonia projesinin oluşum sürecinde gerçekleşti. Ahmet’le zaten konservatuardan arkadaştık ama kolektif bir iş üretme konusundaki uyumumuzu ilk defa burada gördük. Zamanla Gramafonia ile olan projemizin yanında başka projeler de yapmaya başladık. İlk performansımızı geçtiğimiz aylarda sanatçı Nancy Atakan’ın sergisi için bestelediğimiz müziği sahneleyerek gerçekleştirdik. Ayrıca net bir tarih vermiyorum ama önümüzdeki aylarda, bestelerini tamamladığımız solo projemiz için
de bir EP kaydedeceğiz.
ve evet Hip-Hop ile caz kültürünü bir araya getirdiniz ve albüm “Atonal Çember”in ilk şarkısını geçtiğiniz günlerde paylaştınız. Senin için nasıl bir deneyim oldu, seni ne kadar heyecanlandırdı, bir müzisyen olarak devamında neler bekliyorsun, denemek istiyorsun
hayatın içinde, senin müzik adına hedeflerin neler?
Harcadığımız yoğun emeğin meyvesini görmeye başlamak çok heyecan verici. Gerek Ahmet’le yakaladığımız müzikal yaklaşım, gerekse Gramafonia’nın sözleri ve vokalindeki tavırla gerçekten de eşsiz bir iş ortaya koyduğumuza inanıyorum. Vokalin önde olduğu ve müziğin vokale göre kurgulandığı ana akım işlerden ayrışarak, bütün enstrümanların eşit bir şekilde yan yana durup daha büyük bir bütünü beslediği bir stil benimsedik. Albüm için hazırda 10 bestemiz var ve hepsini canlı çalımları düşünerek tasarladık. Şu anda
hedefimiz sahnelerde grup içi etkileşimleri iyice geliştirdikten sonra kayda girip önümüzdeki aylarda albümü yayınlamak. Dijital Korkuluk gelecek albümün güzel bir habercisi oldu.
Benim gelecekten beklentim ise, parçası olduğum projelerde işin mutfağında yapılacakları tamamlayıp artık konserlere odaklanmak. Besteleme ve projeyi ortaya çıkarma süreçlerini çok sevsem de artık müziğimi konserde dinleyenlerle paylaşmaya başlamayı iple
çekiyorum. Şu anki projelerin olgunlaşmasıyla birlikte de bir besteci olarak ilk solo projeme odaklanabilmeyi umuyorum.